Daha okul çağına gelmemiş ya da okumayı yeni öğreniyor olmalıyım. Ama evdeki kitaplar da müthiş ilgimi çekiyor. Annemle, babamın o kalın kitaplardan gözlerini kaldırmamalarını hayretle izliyorum. Dahası ablamın içi kitap dolu çantasıyla bir omzu düşük yürümesini de çok kıskanıyorum. O yürüyüşte, bir olgunluk, bir büyüklük var sanki...
Bu yüzden evde bulduğum her kitabı, okur gibi yapıyorum. Önce uzun uzun kapağını seyrediyorum. Resminden anlamlar çıkarıp hikâyeler tasarlıyorum. Sonra her sayfaya o hikâyenin bir bölümünü atfedip yüksek sesle okuyorum. Kitap okuyan sesim öyle güzel ki. Ama erken kararan ve elektrik kesintisi yaşanan kış gecelerinde sesimi kısmak zorunda kalınca hıncımdan ağladığım bile oluyor.
Bu anlardan biri olmalıydı... Evde bir kitap bulmuştum, kalındı, iki ciltti. Biri mavi, diğeri sarı kapaklıydı ama ikisinin de kapağında aynı resim vardı; gölge gibi bir atlı. O zamana dek hiç böyle bir resim görmemiştim. Hayranlıkla baktığımı, resme meraklı olduğum ve bulduğum her şeyi boyadığım için “ben yapabilir miyim” diye incelediğimi hatırlıyorum. Kapaktaki resmi biraz daha iyi görebilmek için sobanın yanına gidip hava kapağını açtım ve elimdeki kitaba bir de kıpır kıpır alevlerin ışığında baktım. İşte o an muhteşem bir şey oldu, atlı hareket etmeye başladı. Bahsettiğim kitabı anlamışsınızdır. Yaşar Kemal’in “İnce Memed”inden bahsediyorum, Cem Yayınevi’nin bastığı. Bu yüzden “İnce Memed” için “ilk çizgi romanım hatta filmim” derim.
Çizgi romana böylesi bir kitapla başladığım için de bu türü çok severim, fazla okumasam da. Çünkü bu tür, hem edebiyatı hem de resmi birleştirir. Güzel bir öykü güzel bir çizerin elinde büyülü bir dünya yaratır. Bir anda okuduğunuz o kahramanları karşınızda görürsünüz. “Ben bıyıklarını böyle hayal etmemiştim ama...” dersiniz ya da “Ama bu kadın daha fettandı!”
İşte Ahmet Ümit’in TV dizilerine de uyarlanan Başkomser Nevzat’ı da bunlardan biri. Ama Nevzat’ı televizyonda Uğur Yücel ve Çetin Tekindor’dan seyrettiğim için çizgideki tipine alışamadığımı da söylemeliyim. Çok fazla Komser Kolombo olmuş. Ama söz konusu çizer Yaşar Kemal’in “İnce Memed”ini de çizgi romana uyarlayan İsmail Gülgeç olduğu için üzerinde durmuyorum.
“Tapınak Fahişeleri” adını taşıyan bu macera ise adından da anlayacağınız üzere bol bol erotizm içeriyor. Ama bu erotizmin ardında ne yazık ki bir şehrin içine düştüğü boşluk ve o boşluğu şantajdan tehdide her türlü kirli oyunu kullanarak dolduran bir tarikat var. Darwin teorisine karşı çıkan ama her dinden (mümkünse zenginlerin!) olduğunu da söyleyen bu tarikatın lideri ise hakkındaki suçlamaların hiçbirinden bırakın tutuklanmayı yargılanamıyor bile. Hiçbir şeye inanmayan ama bu tarikatla da bir anda “hak yolunu” gördüğünü söyleyen genç, zengin güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler de tarikatın en sevdiği müritleri!
Bu hikâye size de tanıdık geldi mi? O zaman bir de pek çok ailenin hayatını karartan böylesi bir tarikatın varlığını, örgütlenme şeklini, beslendiği kaynakları bir de Ahmet Ümit’in kaleminden okuyun.
Hem çizgi hem roman
Daha okul çağına gelmemiş ya da okumayı yeni öğreniyor olmalıyım. Ama evdeki kitaplar da müthiş ilgimi çekiyor. Annemle, babamın o kalın kitaplardan gözlerini kaldırmamalarını hayretle izliyorum. Dahası ablamın içi kitap dolu çantasıyla bir omzu düşük yürümesini de çok kıskanıyorum. O yürüyüşte, bir olgunluk, bir büyüklük var sanki...
Haberin Devamı