Gençlerin Viyana vizesi

Gözlerinizi kapayın ve bir anlığına hayal edin: Türkiye"de yaşayan ve klasik müziğe gönül vermiş bir genç olduğunuzu...

Haberin Devamı

Belki keman, belki viyolonsel, belki de zil çaldığınızı. Her gün o müzik aleti ile arasındaki sınırları azaltmak için idman yaptığınızı... Konservatuarda okuyabilmek için zor ikna ettiğiniz ailenizin veya çevrenizin "keşke geleceği olan bir meslek seçseydin" sözlerine aldırmamaya çalışarak herkese ve her şeye rağmen müziğinizin peşinden gittiğinizi... Tabii bu arada orkestraların askeriye kadar ağır disiplinine hem de toplumun arabesk ve pop müzik sevdasına rağmen de dayandığınızı da unutmayalım.

Söylemek isterim ki size ve tutkunuza hayranım...

İşte geçen pazar, dünya klasik müziğinin mabedi Viyana"da, onun en güzel tarihi salonlarından biri olan Wiener Konzerthaus’da tutkuyla yanan 95 genç vardı. Konser bittiğinde salondaki izleyiciyi büyüleyen 95 genç... Onları özel kılan sadece zorlu bir repertavuarı başarıyla icra etmeleri de değildi. (H.Berlioz’un Roma Karnavalı Uvertürü, J. Sibelius’un Karelia Süiti, A. Dvorak’ın 9. Senfoni "Yeni Dünyadan" eseri, Türk besteci Ferit Tüzün’ün Türk Kapriçyosu ve B. Bartok’un Transilvanya Dansları)

Bizi, salondaki dinleyicileri asıl şaşırtan ise onların bu konserden sadece ve sadece 3 hafta önce bir araya gelmiş olmalarıydı. Yani onlar uzun yıllar birlikte çalan, bu bir aradalıkla birbirinin hatalarını bile örtmeyi öğrenmiş dahası yılların müzisyenleri değildi. 400 gencin arasından sınavla seçilen, yaşları 16-22 arasında değişen gençlerdi. Cem Mansur"un yönetiminde Sabancı Vakfı"nın desteği ile Sabancı Üniversitesi"nde bir araya gelmiş ve gece gündüz süren bir tempo ile çalışmış ve şimdi Viyana"da yani Mozart"ın, Beethoven"in diyarında sahneye çıkmışlardı. Ve konser bittiğinde her bir müzik aletinden çıkan ses bir türlü durmak istemiyor, yollarına çıkan nesnelere çarpıp geri dönerek, aralarından geçerek çınlıyor, salonda yankılanıyordu. Söylememe gerek yok sanırım, konser bittiğinde Cem Mansur yönetimindeki Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası dinleyicilerden güçlü bir alkış aldı. Ve bizlere Türkiye"de, klasik müzik yapılabileceğini, dahası dünya liginde sahne alınabileceğini, bunun için bu topraklarda gerekli tutkunun olduğunu bir kez daha gösterdiler.

Beş yıldız değil, beyaz yıldız!

Beş-altı yıl önce bir uygulama başlamıştı. Bazı restoran ve lokantaların kapısına "Beyaz Zambak" asılıyordu. Sahillerdeki "Mavi Bayrak" uygulaması gibiydi. O restoran veya lokantanın hijyen denetiminden geçtiğini gösteriyordu. Hal böyle olunca da bu mekanlar tercih nedenimiz olmuştu. Dahası mekan seçiminde o mekanın mönüsü, konumu, sosyal ortamı kadar hijyeninin de önemli olduğunu hatırlatmıştı. Diversey"nin desteklediği bir projeydi bu. 175 ülkede satış yapan profesyonel temizlik ve hijyen markası Diversey"in yeni projesi ise "Beyaz Yıldız" adını taşıyor. TÜROFED (Türkiye Otelciler Federasyonu) tarafından hazırlanan ve Diversey’in desteği ile hayata geçen "Beyaz Yıldız"ın hedefi turistik işletmeler. Buralarda kullanılan suyun, elektriğin-enerjinin, kimyasalın ve katı atıkların zararının azaltılması... Konfordan vazgeçmeden tasarrufun mümkün olduğunun gösterilmesi... Restoran seçiminde kendi sağlığımızı ilgilendirdiği için "Beyaz Zambak" uygulaması başarılı olmuştu.

Umarım aynı duyarlılığı çevre için de gösterir ve bundan sonra otel seçiminde "Beyaz Yıldız" sertifikasına sahip oteller bir tercih nedenimiz olur.

DİĞER YENİ YAZILAR