Evita müzikalinde sesler, müzik, her şey iyi çalışılmıştı..
Ama yine de bir şey eksikti.. O da Evita’nın ışığıydı.. Ya da ruhu..
Eva Peron, sadece Arjantin tarihinin değil dünya tarihinin de en ünlü first lady’lerinden biriydi ve hala da öyle.
Üstelik sadece 33 yıl yaşadı. Beş çocuklu, fakir bir ailenin en küçüğüydü. Radyoda şov programları yaparak, tiyatro oyunlarında küçük roller oynayarak hayata atılmış, bildiğimiz hikayelerden birine sahipti. Ama 26 yaşında Arjantin halkının “Evita”sı olmuştu. Yani “Küçük Eva”sı.
Onu bir ülke halkının sevgilisi yapan hikaye ise genç bir subay olan Domingo Peron ile tanışmasıyla başlamıştı.
Çalışma bakanı olan Peron halkın “emekçi babası”ydı. Hal böyle olunca 1944’teki darbede tutuklandı. Ama Eva ve işçi arkadaşları buna razı olmayıp grevlere başlayınca önce özgürlüğüne ardından da başbakan koltuğuna kavuştu! Sonra da Arjantin, bir külkedisi masalını izlemeye başladı. Çünkü first lady koltuğunda artık alt gelir grubundan bir kadın vardı. Ve bu kadın, burjuvazinin istediği gibi yaşayan biri değildi. Sendikaların örgütlenmesinde rol üstlenen, kadınların oy verme hakkı elde etmesini sağlayan, fakir halka yiyecek ve ilaç yardımında bulunan biriydi.
Sahneye tek sözüm yok...
Yani 26 Temmuz 1952’de 33 yaşında kanserden öldüğünde bir müzikale konu olacak kadar dolu bir hayat bırakmıştı geride.
Nitekim Lloyd Webber imzalı müziklerle adına sahnelenen “Evita” müzikali dünyanın her yerinde defalarca sahnelendi. Yıllar önce Türkiye’de de yerli bir prodüksiyonla sahnelenen bu müzikal, dün gece dünyayı gezen iddialı kadrosuyla İstanbul Kongre Merkezi’ndeydi. Eva Peron rolünde Abigail Jaye, Che rolünde Mark Powell’ın, Peron rolünde Earl Carpenter’ın yer aldığı gösteri için salon tamamen dolmuştu.
Bize hikayeyi her zamanki gibi bir devrimci anlatıyordu. Eva’yı biraz küçümseyen, biraz da saygıyla anan... Ona göre bu, fakir bir kızın sınıf atlama mücadelesiydi. Kimi zaman erkekleri, kimi zaman da işçileri kullanan...
İşte önceki gece bu hikaye matematiği son derece iyi hesaplanmış bir gösteri ile aktarılmıştı... Hiçbir sahne diğerinden ne uzundu, ne kısa. Kadro belli ki disiplinle ve aşkla çalışmıştı... Sahne tasarımı, kostümlere ise söylenecek tek söz olamaz. Zaten müzikalin unutulmaz balkon sahnesinin de aralarında bulunduğu dekorları için 6 TIR dolusu prodüksiyon malzemesi kullanılmıştı. Oyuncuların disiplini, uyumu, dansları da göz dolduruyordu. Orkestra ve müzikler ise harikaydı. Öyle ki, zaman zaman kendimi sahneyi değil de orkestrayı izlerken buldum!
Nurseli İdiz’in sözleri...
Ama neden bilmiyorum tam olarak giremedim oyunun içine. Bir şey beni hep kapıda tuttu. İçeri girmek için bazen bir çığlık bekledim, bazen bir hıçkırık. Ama gelmedi. Ve sonra neyin eksik olduğunu, ara verildiğinde, daha önce Evita’yı canlandıran Nurseli İdiz’in arkadaşlarına yaptığı şu yoruma kulak misafiri olunca anladım: “Her şey güzel. Sesler iyi, müzikler iyi, çalışılmış... Ama Evita’nın ışığı yok.”
Evet, benim de aradığım yanıt buydu: Işık yoktu. Ya da ruh. Çünkü söz konusu, öyle da ya böyle Latin Amerikalı bir kadının tarihiydi. Oyunculukta da, seslerde de tutkunun, duyguların daha öne çıkması gerekmez mi?
Sözlerimden gösteriyi beğenmediğim sanılmasın. Benim ki biraz müşkülpesentlik. Sonuçta, ben de eserin en önemli parçası olan “Don’t Cry for me Argentina!”‘yı herkesle birlikte mırıldandım.
İSTANBUL’DA 16 GÖSTERİ
20 ’nin üzerinde ödüle layık görülen dünyaca ünlü Evıta Müzikali, Avrupa turnesi kapsamında bir gala ile İstanbullu sanat severlerle buluştu. Avea’nın ana sponsorluğu ve BKM organizasyonu ile İstanbul Kongre Merkezi’nde gösterime giren ödül rekortmeni Evita, en iyi müzikal, en iyi kadın oyuncu, en iyi müzik, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu, en iyi ışık, en iyi söz, en iyi tiyatro kareografisi başta olmak üzere 20’nin üzerinde ödüle layık görüldü.‘Eva Peron’ rolünde Abigail Jaye, ‘Che’ rolünde ise Mark Powell’ın yer aldığı Evita müzikali, İstanbul’da 16 kez sahnelenecek.
Evita'nın ruhu yoktu
Haberin Devamı