Alman psikoterapist Bert Hellinger’in ortaya koyduğu “Aile ya da Sistem Dizimi“ni sık sık duyardım ancak tüm güvenilir kaynaklara rağmen iflah olmayan bir modernist olduğum için hiç ilgi göstermez hatta içimden dudak bükerdim. Ta ki, psikolog Ayla Akbuar ile tanışana kadar. Hellinger Türkiye Enstitüsü’nün ilk mezunlarından olan eğitim ve yönetim danışmanı da olan psikolog Ayla Akbuar, beni nasıl ikna etti, hatırlamıyorum ama bir gün kendimi “sistem dizimi”nde buluverdim. Hani, halk arasında “kaderi benzemesin” denir ya, işte “aile dizimi”nin mantığı bu. Özetle şunu diyor: “Hayatımızda başımıza gelen şeyler sadece bizim tercihlerimizin sonucu olmayabilir, yaşadıklarımızda atalarımızın, soyumuzun tercihlerinin, yaşamlarının da payı olabilir.”
DNA ve genlerin öneminin yadsınamayacağı bir dünyada bu söylenenlere sanırım hiçbir modernistin itirazı olamaz. İnsanı hayrete düşüren zaten bu değil, bu metodun gerçekleşme şekli ya da gerçekleşirken yaşananlar. Zira bu terapi sırasında bir anda kendinizi hiç ama hiç tanımadığınız bir insanı canlandırırken buluyorsunuz. Kendi kişiliğiniz devreden çıkmıyor yani hâlâ Buket ya da Ayşe olmaya devam ediyorsunuz ama size ait olmayan bazı şeyler söylemeye hatta ağlamaya başlıyorsunuz. İnanın bunları anlatırken hiç abartmıyorum. Öyle ki, dizime ilk katıldığımda içimden sürekli “Benim burada ne işim var, kızım gidip uyusana” deyip duruyordum. Ama dizim başlar başlamaz bir anda nevrim döndü. Dizimi yapılacak kişi, dizimcinin yani Ayla Akbuar’ın yanına oturmuştu. Dizime katılan bizler ise (10-15 kişi kadardık) bir çember halinde sandalyelerimizde oturuyorduk.
Ayla, sırayla biz katılımcıları kaldırıyor ve sırtımıza dokunarak bir enerji yüklüyordu. Açıkçası ilk deneyimimde tam bu sırada gülmemek için kendimi zor tutmuştum. (Ayla beni affet!) Ama birkaç dakika sonra bu alay eden halimin yerini şok geçiren, bildiği her şeyi yeniden sorgulayan bir Buket’e bıraktığını da eklemeliyim. Çünkü bir kavramın ya da kişinin enerjisinin yüklendiği rol alan kişi, bir anda o enerjinin ete kemiğe bürünmüş hali olmuştu. Mesela bir dizimde ben, üzerine kuma alınan bir kadını canlandırmıştım. Bunu dizim sırasında değil sonrasında öğrendiğim halde o sırada o kadının en çok kullandığı kelimeleri kullanmış, duygularını dillendirmişim. Dizim bitip Ayla bize hangi roller canlandırdığımızı söyleyince ise hepimiz her zamanki gibi şaşırıp kalmıştık. Bu yazıyı okuyan pek çok kişi “Peki bu ne işe yarıyor” diye sorabilir. Elbette hatalarınızı görüp o yönde kendinizi düzeltme yönüne gidebilirsiniz ama asıl tedavi zaten dizim sırasında başlıyor. Çünkü dizimci gerekli enerjileri çıkararak, o ruhun rahatlamasını sağlıyor. Zaten etkilerini de bir-iki hafta içinde görmeye başlıyorsunuz.
Zaman Kâtibi Gizemli Binici’yle geldi
Yazar Melih Ümit Menteş’in 14 aydır üzerinde çalıştığı 'Zaman Kâtibi' serisinin ilk kitabı ‘Gizemli Binici’ raflardaki yerini aldı. Dört kitaplık bir seriden oluşan ‘Zaman Kâtibi’, Cinius yayınevinden çıktı. Zaman Kâtibi, çölün bir ucundaki Abbasi ve Karmatiler’den Kapalıçarşı’nın dehlizlerine yerleşmiş kadim iblislere uzanan nefes nefese, fantastik bir macerayı anlatıyor. Kars yakınlarındaki Türk şaman köyüne kadar ulaşan Moğol katliamdan kurtulan bebek Tanay, esrarengiz bir atlı tarafından 1201’den 1510 yılına kaçırılıyor. Tanay aslında iyiler ile kötülerin savaşında kazananı kader defterine yazacak bir kahraman olduğundan habersiz büyüyor...
En ilginç deneyimim sistem dizilimi
Haberin Devamı