Biz neden festival açamıyoruz?

Haberin Devamı

Uluslararası bir film festivalinin açılış gecesi bir pop şarkıcısının hesaplanamayan davranışları ve “Don’t Cry For Me Argentina”yı söylemeye cesaret etmesiyle hatırlanıyorsa... Onur Ödülü Gecesi’nde insan kendini bir düğün salonundaymış da az sonra geline 100 TL takacakmış gibi hissediyorsa... Ertesi gün sinema eleştirmenleri ve gazeteciler kendilerini ciddi ciddi “Yaa Ömür iyi kız ama o kadar da uzatılmaz ki” diye yorumlar yaparken buluyorsa... Dünyada ise bu iş alıp başını gitmiş, festivaller kadar açılışlar da konuşuluyorsa... Mesela Oscar Törenleri’nde sunucu komedyenin esprilerinin saniyeleri bile hesaplanıyorsa, bizde bu iş niye “oldu bitti”ye getirilir?

Söyler misiniz, festival sırasında en önemli turizm şehrimizin en güzel otelleri 3 bin davetliye ayrılıyorsa, üstelik bu festival uluslararası nitelik taşıyorsa etkileyici bir açılış beklemek çok mudur? Sonra, sahneye illa ve illa popüler kültürün ünlüleri mi çıkmalı? Hem de dünya ve Türkiye yeteneklerini sahnelemek için fırsat arayan olağanüstü dansçılar, müzisyenler, şov toplulukları, doluyken... Her gece televizyonda gördüğümüz ya da bir hafta önce bir başka yerde sahne almış kişilerle açılış yapmak, söyler misiniz kolaycılık değilse nedir? Paramız mı yok?

Hiç sanmam. Bence bunun tek nedeni memleketin her köşesinde rastlanan festival geleneği... Ha, bir de kadrolarda eski köye yeni adet getirmek isteyen “huysuz” kişilerin yer almaması. Bu sözlerimin “Türkiye kim Oscar kim?!” diye algılanacağının ve seneye (şayet davet edilirsem!) festivale bir çeyrek altınımı hazır ederek gideceğimin farkındayım. Olsun ben yine de yazdım. Umarım yanılırım ya da altın fiyatları çok yükselmez!

Bu kadar iyi bir festivale...


Pek çok kişi “Daha anlayışlı olabilirdin” diyecektir, olamam. Çünkü Altın Koza’ya nazaran Altın Portakal’a katılan filmlerin “vasat” olduğu, Hülya Avşar’ın jüri başkanı olmasıyla yarışmanın kendini tamamen popüler kültüre teslim edildiği söylentileri ortada dolaşırken, olamam. Çünkü festivalde gerçekten birbirinden güzel, değerli filmler vardı. Hem ulusal, hem de uluslararası yarışmada. Aklım seyredemediğim birçok filmde kaldı. Bu nedenle AKSAV’ı gerçekten tebrik etmek isterim. Çok güzel ve değerli bir festival yapmışlar. Hele festivalin seneye 50’inci yılını kutlayacağını, bunca yıl Türk sinemasına katkıda bulunduğunu düşününce anlayışlı olmak hiç ama hiç içimden gelmiyor. Bunca yıl böylesi bir festival yap, sonra vasat bir açılış ve ödül töreni ile başarını gölgele... Buna AKSAV’ın bile hakkı yok. Hatta en çok onun yok!

Not: Ulusal Yarışma’da favori filmim “Güzelliğin On Par’ Etmez!” Mültecilik psikolojisini, Kürt meselesini, onun uzantılarını, bir itirafçının çıkmazını, baba-oğul ilişkisini, milliyetçiliğin sebeplerini, aşkın bir masal diyarı, sığınılacak bir liman olmasını ve Aşık Veysel’in acılarımızı kucaklayan sesini şiirsel bir dille ve sağlam bir kurguyla anlattığı için...

DİĞER YENİ YAZILAR