Hiç deniz görmemiş biri ne dalgaların sesini, ne de kumsalı özler. Çünkü deniz nedir bilmez. Balık nedir, yunus nedir, balıkçı nedir de... Yüzmek nedir, dalgalarla oyun oynamak nedir, bunları da bilmez.
Ama bir insan, bir kez denizi görmüşse tepeden tırnağa değişir. Artık iflah olmayacak, ikinci kez denizi görmek isteyecektir. Bir kez daha kendini serin sulara bırakmak, geceleri sahilde uzanıp gökyüzü bahçesinde yıldızları seyretmek için yanıp tutuşacaktır.
Denizi bir kez gören, denizi görmemiş haline nazaran hayatı daha çok sevecek ve belki de sadece bu nedenle ölmekten ve öldürmekten vazgeçecektir.
Çünkü her şey şairin dediği gibi sevmekle başlar. Bir insanı, bir ağacı, bir denizi...
Günlerdir, İspanyol Sosyalistleri’nin en önemli liderlerinden Tierno Galvan’la yıllar önce yapılmış bir röportajı hatırlayıp duruyorum.
Kendisi Franko diktatörlüğüne karşı verilen mücadelenin kilit isimlerindendi. Başbakan olabilecekken, “kendisi için çıplak iktidar istediği” için Madrid Belediye başkanlığını tercih etmişti. Çok sevilen bir başkandı. En büyük icraatı da birçok park ve bahçe yaptırmasıydı. O röportajda ona şöyle sormuşlardı; “Neden bu kadar park?” Yanıtını mealen aktarıyorum:
“Şehilerde parklar olursa, insanlar aileleriyle, sevdikleriye buralara gider. Ağaçların altında el ele yürüyebilir, çocuklarıyla oyunlar oynayabilir, yeni insanlarla tanışıp onları sevme fırsatı bulabilir. Yani bir başkasını, doğayı ve hayatı daha çok sever. Ve seven bir insan asla faşist olmaz!”
Bu yüzden, diyorum ki; umarım bir gün Orta Doğu bir kez olsun denizi görür ve belki böylece öldürmek yerine çöllerinde ağaçlar yetiştirmeye çabalar.
Yeni vahalar yeni hayatlar kurar. Umarım biz de sularında serinlediğimiz ve tüketmekte olduğumuz “deniz”lerimizin yok olmasına, gölgesinde dinlendiğimiz ağaçların daha fazla kesilmesine izin vermeyiz. Belki böylece Orta Doğu’ya dönüşmez ve unuttuğumuz bir koyu; birbirimizi sevmeyi tekrar keşfederiz.
Bir kez denizi görsen her şey değişir!
Haberin Devamı