Benim yorumum!

Buket AŞÇI ile Kültür Turu

Haberin Devamı

Uzun bir yol yürüdünüz, umutlandınız, coştunuz, hüzünlendiniz... Ve artık yolun sonu görünüyor. Bir zaman sonra her şey bitecek; ışıklar kararacak. Evet; yorumlarınızı alalım, "Hayatınıza dair neler söylemek istersiniz?"
Önce kazançlarınızdan başlayalım, diyeceğim ama eminim önce pişmanlıklarınız gelecek aklınıza. Yazık! Keşke ardından koştuğunuz hayallerinizden bahsedebilseydiniz. Yolda görüp peşine düştüğünüz o güzel kadından ya da adamdan. Veya o çılgın gününüzden... Hani, iş yerinin en sıkıcı, herkesin gözünüze bir robot gibi göründüğü o andan... Çantanızı alıp gidişinizden... Ayakkabılarınız elinizde çimlere basa basa yürüdüğünüz o günden bahsedelim, ister misiniz? Ama siz bunları sadece hayal edebildiğinizden hatta bir süre sonra hayal etmeyi bile unuttuğunuzdan mı bahsedeceksiniz bana. Yapmayın, yazık etmeyin kendinize. Kesin artık hüzünlenmeyi, ışıklara küsmeyi. Hadi şimdi bir ustadan, bir bilenden tavsiye alalım. Bize güzel güzel anlatsın hayatın nasıl yaşanması ya da yaşanan bir hayatın nasıl yorumlanması gerektiğini.
Elçimiz Frank Sinatra olsun; "My Way" desin bize. Kimseye hesap vermeden yaşadım ve her yaptığımın arkasındayım. Yaşadım ve şimdi yolun sonundayım ve hiç pişman değilim desin... Bize hayatın bir üslup, bir yorum olduğunu anlatsın. Ne kadar yaşadığımızın değil nasıl yaşadığımızın önemli olduğu... Hatta nasıl yaşadığımızın bile değil nasıl yorumladığımızın... "Benim üslubum, benim tarzım" desin veya "benim yorumum.” Hayat da tıpkı bir şarkı gibidir, herkesin yorumu farklıdır desin ve ben kendi yorumunun buldum!" Şöyle desin; "Hayatı dolu dolu yaşadım/ Her anayolu baştan sona dolaştım/ Ve dahası, çok daha fazlası/ Hepsini keyfimce yaptım!/ Pişmanlık mı? Var elbette biraz/ Ama sözü edilmeyecek kadar az!/ Hep yapmam gerekeni yaptım/ Ve hepsini istisnasız yaptım."

Efsane şarkıyı aslında Paul Anka yazdı

Şayet, günlük hayatın bireyi sıradanlaştıran ritmi içinde kendi sesinizi, yorumunuzu kaybettiyseniz veya unuttuysanız bu yüzden, müzik tarihinin bu görkemli şarkısını bizzat yaratıcısından Paul Anka"dan dinlemenizi öneririm. Zira Paul Anka Avrupa turnesi kapsamında pazartesi İstanbul"da.
Not: Herkes bu şarkıyı, Frank Sinatra"nın sanır. Oysa Paul Anka"nındır. Ama karıştırılması da çok doğal. Çünkü Anka, bu şarkıyı "Ben Frank Sinatra olsam nasıl bir şarkı yazardım" diye yazar. Hikâye şudur: Florida, yıl 1969"dur. Frank Sinatra "Bu işten sıkıldım artık, gidiyorum" der. O gittikten sonra da Anka ilk cümleyi yazar; "Ve artık sonum çok yakın." Böylece 75 hafta boyunca ilk 40"dan aşağı inmeyen, İngiltere"de cenaze törenlerinde en çok çalınan, dahası müzik tarihinin gelmiş geçmiş en ünlü şarkılarından biri ortaya çıkar.

İnsan hiçbir zaman ayrıntıların tadına varamaz

"Birden, kırlarda bir yürüyüş, ömrü yaşayıp bitirmenin bir özeti gibi geldi ona. İnsan hiçbir zaman ayrıntıların tadına varamaz, her seferinde, başka bir gün derdi ama aslında her günün biricik olduğunu, son olduğunu, hiçbir zaman geriye dönüş olmadığını, bir başka sefer diye bir şey olmadığını gizlice bilirdi." (Esirgeyen Gökyüzü/ Paul Bowles. Bernardo Bertolucci tarafından "Çölde Çay" adıyla sinema uyarlandı.)

DİĞER YENİ YAZILAR