Sıkıldım, cümlelerimi tekrarlamaktan. “Bir kitap hakkında daha dava açıldı” diye başlıklar atmaktan. Düşünce ve ifade özgürlüğünün öneminden dem vurup AB uyum yasalarını hatırlatmaktan...
Sıkıldım, kitapların silaha, bombaya benzetilmesinden.
Sıkıldım, böylesi bir ortamda kitap okumanın öneminden bahsetmekten... Bu nedenle yapmış olduğum işin, beyhude bir çaba olarak görülmesinden...
Sıkıldım pür edebiyattan konuşamamaktan, işin içine her daim, en kaba haliyle siyasetin bulaşmasından.
Sıkıldım, Tanpınar’ın Doğu-Batı analizinin Osmanlı ve Cumhuriyet’le sınırlı kalmasından. Sıkıldım milliyetçi söylem ve Ermeni meselesine girmeden Orhan Pamuk’un romanlarından bahsedememekten.
Sıkıldım. Gerçekten çok sıkıldım.
Ama en çok da hayal kırıklığına uğramaktan...
Oysa ne çok sevinmiştim, değişen ceza yasasıyla birlikte bir edebiyat eserine müstehcenlik davası açılamayacak olmasına. Havalara uçmuştuk! “Oh be” demiştik!
Ama her şey bitmeyen bir korku filmi sanki. Tam derin bir nefes almışsın, bir bakıyorsun, şeytani ruh biçim değiştirip karşına dikilmiş. Bir de sinsi sinsi sırıtması yok mu! İşte o katlanır gibi değil.
Bu şeytani ruh, edebiyat eserlerinin kanunla koruma altına alınmasına rağmen yine bir yolunu bulup karşımıza çıktı. Bu defa başvurduğu yöntem ise “sen edebiyat eseri değilsin” demek! Şaka yapmıyorum, gerçek!
Dünyanın en önemli yazarlarından William S. Burroughs’un “Yumuşak Makine”sini edebi eser saymayarak hakkında müstehcenlik davası açıldı.
“Yumuşak Makine”ye “edebi eser değildir” demek... İnanın, bu yorumun samimi olmasını çok isterdim. Entelektüel seviyemizin Burroughs’u bile beğenmeyecek kadar yüksek olmasını...
Oysa absürdün bile absürdü bir haldeyiz.
Şimdi de benzer bir soruşturma Chuck Palahniuk’un “Ölüm Pornosu” romanı için başlatıldı. Hani şu, yer altı edebiyatının en güçlü yazarlarından, “Dövüş Kulübü”nün yazarı Palahniuk’un son romanı için.
Çünkü, Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun 8 sayfalık bilirkişi raporuna göre, “Ölüm Pornosu” halkın ar ve duygularını incitiyor, cinsi arzularını istismar ediyormuş.
Bence haklılar... Palahniuk gerçekten de halkın ar ve duygularını incitir. Dahası insanların tüketim toplumuna göre şekillenen ikiyüzlü ahlak anlayışını ve samimiyetten yoksun duygularını incitmekle kalmaz, yerle bir eder! Onun romanlarını bitirdiğinizde aynaya bakarken zorlanırsınız, o çok kutsal saydığınız değerlerin koca bir yalan itiraf etmek zorunda kalırsınız.
Yani doğru demişler, Palahniuk incitir!
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin Düşünce ve İfade Özgürlüğü ödülü, tutuklu gazeteci Ahmet Şık’a verilirken, “Yayıncı Ödülü” de hapiste olan bir başka isme Aram Yayınları sahibi Bedri Adanır’ın oldu.
Keyif Ajandası
- Salon, ikinci sezonunu soul ve cazın iki ünlü ismiyle kapatıyor. Soulun başarılı ismi Jose James ve dünyaca ünlü davul virtüözü Jack DeJohnette ile... Cazı soul ve hip-hopla buluşturan Jose James, 27 Mayıs Cuma gecesi saat 22.00’da, efsane davul virtüözü Jack DeJohnette ise 28 Mayıs Cumartesi gecesi saat 21.30’da caz severlere doyasıya bir müzik ziyafeti sunacak.
- Bu hafta sonu iki güzel müzayede var. İlki Büyük Pazar Mezatı. Nadir kitapların, efemeraların, özel el yazmalarının ve çeşitli objelerin artırmaya çıkacağı mezatta öne eser Karamanlıca, Tevrat ve İncil’i. 1869 basımı 926 + 296 sayfa olan eser İstanbul’da Grek Alfabesi ile Türkçe yazıldığı ve bir Ermeni matbaasında basıldığı için çok özel. (Danışman Geçidi, 14.30)
Diğer önemli müzayede ise Türk ve dünya çağdaş sanatından 117 sanatçının 293 eserinin yer aldığı 16. Beyaz Çağdaş ve Modern Sanat Müzayede’si... Pazar günü Conrad Hotel’de gerçekleşecek müzayede de Komet, Nejad Melih Devrim, Burhan Doğançay’ın eserlerinin yanı sıra Amerikan Neo-Ekspresyonizm’inin öncüsü David Salle’in de eseri var. (Saat: 14.00)