Başımız sağ olsun!

Haberin Devamı

Anadolu’nun bir köyü...

İki erkek kardeş; biri okur, diğeri köyünde kalır.

İkisinin de bir oğlu-bir kızı olur. Okuyanın, şehre gidenin çocukları doktor ve tasarımcı olurlar. Yılda birkaç kez

yurt dışına gidip yaz tatillerinde Bodrum’a inerler. Kızı evlenmemeyi seçer, bekar yaşar. Köyde kalan kardeşin çocukları ise toprağı, hayvanların seslerini öğrenir, doğanın diliyle konuşur. Derler ki; “Karşı dağlara sis çöküyor, yarın kar yağacak.” Yaz tatili diye bir kavramları yoktur, arada amcalarını ziyarete İstanbul’a giderler.

O zaman çocukken ip atlayıp, top oynadıkları, sırlarını paylaştıkları, köy çeşmesinde çıplak yıkandıkları için birlikte dayak yedikleri kuzenlerini görürler.

Ama çocukluk anılarının arasına giren sadece zaman değildir, aynı kardeşin çocukları, aynı çocukluğun insanları olmalarına rağmen ayrı dünyaların insanlarıdır artık. Konuştukları dil bile başkadır. Futbol ve yerli diziler ortak sohbet konusu olur ama kimse “kendi çevresiyle” yaptığı sohbetin tadını da yakalayamaz. Bir çocukluk özlemi bir anda zorunlu bir sohbete dönüşür. Giden ailedir ve yaşanan sorun da; birlikte yaşamanın imkansızlığı... Ortak dil kaybolmuştur. Bölünmüşlerdir.

Sonra birden radyodan bir ses yükselir; “Neredesin sen?” diyen. Bozkırın tezenesinin sesi, parçalanmış, birbiriyle ne yapacağını bilemeyen o aileye hep bir ağızdan aynı türküleri söyletmeye başlar. Aile birleşir, herkesin çocukluğu tekrar elinden tutar.

Neşet Ertaş kimdi? Günlerdir herkes bu konuda bir şeyler diyor, ben bunu söylemek istedim: “Neşet Ertaş bizi bölünmekten kurtaran ortak dil ve değerlerdendi.” Ne yazık ki, nasıl edebiyatta Yaşar Kemal’den sonra köylünün de kentlinin de eserlerinde kendini bulduğu yazarlar gelmiyorsa Neşet Ertaş’ın da devamı yok. Herkes kendi mahallesinden, kendi iç dünyasından dünyaya açılma derdinde.

Anadilde eğitim Türkiye’yi böler mi diye tartışıp duruyoruz ya... Bence bizleri birleştiren bu tür sanatçıların devamı gelmezse ki, gelmiyor, asıl o zaman bölünmüşüz demektir... Ya da işimiz futbol ve dizilere kalmış...

DİĞER YENİ YAZILAR