Kimileri beni “saf”lık düzeyinde iyimser biri olarak tanımlar. Mesela Türkiye halkının genel kanaatin aksine okumak istediğine hatta okuduğuna inandığım için. Ama iş yerindeki masamın üzerini her gün yeni basılan kitapların kaplamasını da ben başka türlü açıklayamam. Bu yüzden kitapçı sayımızın azlığına hatta bazı şehirlerde hiç kitabevi bulunmamasına rağmen bunca kitabın basılmasını da “sadık ve özverili bir okurun” varlığına yorarım.
O zaman, “Sorun ne?” diyeceksiniz? Türkiye’de kitap okuma oranı neden az? Oysa bu sorunun yanıtı sizce de açık değil mi? Nasıl Türkiye’nin belli bölgelerine, köylerine, elektrik ve su geç gittiyse, bilgisayar yeni yeni ulaşıyorsa kitap da ulaştırılamamış olamaz mı?
Nitekim Goethe Kültür Merkezi’nin Mayıs ayında başlattığı “Yollarda, Avrupa Edebiyatı Türkiye’de, Türk Edebiyatı Avrupa’da” projesinin sonuçları bir kez daha gösterdi ki, suya atılan küçük bir taş çok büyük halkalar yaratabiliyor. Dahası kendi şehrinden hiç dışarı çıkmayan bir Urfalı ile bir Alman yazar aynı duyguları yaşadığını fark edebiliyor. Hatta sanatın, edebiyatın evrenselliği farklı kültürlerden, ülkelerden iki insanı aynı duygu altında buluşturabiliyor...
İnsanlar birbirini tanırsa önyargılar yok olur
Mesela bu projenin başında da bir Alman var, İstanbul Goethe Enstitüsü Müdürü Claudia Hahn Raabe. Nitekim Hahn Raabe dört yıl önce Türkiye’de göreve başladığında da amacının bu olduğunu söylüyor: “Türkiye’ye dört yıl önce geldiğimde bir arzum vardı; İstanbul, İzmir, Ankara gibi üç büyük şehrin dışında Anadolu’da etkinlikler gerçekleştirmek. Çünkü insanların karşı karşıya gelerek birbirlerini tanıdıkları zaman tüm önyargıların yok olacağına inanıyorum. Böylece Almanca konuşan ülke yazarlarını Anadolu’ya getirerek okumalar gerçekleştirmek istedik. Projenin koordinatörleri Tijen Togay ve Çiğdem İkiışık’ın gezici bir kütüphane ve şehirlere kitap götürülmesini de önermesi ile proje daha da gelişti. Ve 8 Avrupa ülkesinden 48 yazarla, Türkiye’nin 24 ilinde yollara düştük.”
Sırada 7 il daha var
Proje kapsamında bugüne kadar (yani 5 Mayıstan beri) toplam 14 bin km yol kat edilmiş.
17 şehirde 68 lise ve 17 üniversitede okumalar gerçekleştirilirken her ilde 34 yazarın kitaplarından birer set hediye edilmiş. Şimdi sırada 7 il daha var...
Her ilde ayrı bir hikâyenin yaşandığını belirten proje ekibi en duygulu anların Urfa’da Nazi rejiminden kaçarken kardeşini yitiren Alman yazarın kendi otobiyografisini okurken yaşandığını anlatıyorlar. Çünkü o kitabını okurken bir Urfalı kalkıp “Bu benim de hikayem, ben de kardeşimi kaybettim” diyor.
Diyarbakır da yaşananlar ise günlerce anlatacak türden... “Bize kitap gönderin, Batman’da da okumalar yapın” denemesi gibi... En çok alkışı ise Adana almış. Vali ve vali yardımıcısı her gittiği yerde yazarları, folklor ekipleri ve rock grupları ile karşılamış. Ama her gidilen şehirden hep aynı istek, aynı çığlık kopmuş: “Okumak istiyoruz, bize kitap ulaştırın!”
Bu yüzden bir de size sorayım: “Sizce çok mu iyimserim?” Ya da “Bu ülke halkı okumak istiyor?” dersem abartır mıyım?
Not: Proje kapsamında 16 Türk yazarı da Avrupa’nın 8 ilinde (Sofya, Bükreş, Pecs, Venedik, Viyana, Zürih, Essen, Brüksel) okuma etkinlikleri gerçekleştirecek. Pecs, Essen ve Brüksel’de 3 büyük gala yapılacak. Mesela Essen ve Brüksel’de Mercan Dede ile Elif Şafak birlikte sahne alacak.
Avrupa Edebiyatı Türkiye’de, Türk Edebiyatı Avrupa’da
Haberin Devamı