‘Zorlayıcı hareket tarzları’ gündemde mi?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın üç hafta önce Irak konusunda yaptığı sert çıkış üzerine “Türkiye’nin kırmızı çizgileri” yeniden güncellik kazandı. Bu konu, tüm sıcaklığı ile devam eden cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarını bile bir ölçüde ikinci plana itmiş gözüküyor

Haberin Devamı

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın üç hafta önce Irak konusunda yaptığı sert çıkış üzerine “Türkiye’nin kırmızı çizgileri” yeniden güncellik kazandı. Bu konu, tüm sıcaklığı ile devam eden cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarını bile bir ölçüde ikinci plana itmiş gözüküyor.

CHP ve AKP gruplarının dün verdikleri Irak önergeleri birleştirilerek Meclis’te yarın öngörüşme, 23 Ocak Salı günü de Meclis’te Irak konusunda gizli oturum yapılacak.

Gizli oturumda konuşulacakların özü kuşkusuz Türkiye’nin kırmızı çizgileri. Yani Kuzey Irak’taki PKK varlığı ve Kerkük...

Aslında PKK ve Kerkük konusu yeni değil. Bugün yapılan tartışmaları da Türkiye yeni öğreniyor değil. 2003 yılından, ABD’nin Irak’ı işgal hazırlıklarından beri bu iki kritik konu gündemdeydi. O günden öngörülebiliyordu bugünkü sıkıntılar.

Birbiriyle alakası yokmuş gibi gözüken Kuzey Irak’taki PKK varlığı ve Kerkük sorunları aslında birbiriyle iç içe.

Bu iki sorun arasındaki illiyet bağını Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, görevi 25 Ağustos 2006 günü Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tan devralırken yaptığı konuşmasında örtülü biçimde şu sözlerle özetlemişti:

“Bazı ülkelerin ve grupların, Kerkük sorununa bir çözüm bulunmasından önce, 2007 yılı sonuna kadar, PKK terörüne karşı etkin tedbirler almayacakları düşünülerek, onları etkin tedbirler almaya zorlayıcı hareket tarzları geliştirilmelidir...”

Orgeneral Başbuğ, Kerkük sorununa çözüm için 2007 Kasım ayında yapılması planlanan referandum öncesinde Kuzey Irak’taki PKK varlığına karşı Kuzey Irak’ta otoriteyi ellerinde bulunduran grupların da ABD’nin de etkili bir girişimde bulunmayacağını söylüyor.

Neden mi?

Çünkü Kuzey Irak’ta otoriteyi temsil edenler yani Mesut Barzani, Kerkük’ü çok istiyor. Adım adım bağımsız Kürt devletine doğru yol almaya çalışırken gelecek planlarında Kerkük ve Kerkük petrollerinin kendi kotrollerinde olmasını çok istiyor. Onun için de “Kerkük Kürdistan’ın kalbidir” diyor Barzani.

Bu noktada Türkiye’den gelen ve gelebilecek itirazlara, müdahale girişimlerine karşı da PKK’yı bir anlamda koz olarak elinde tutmayı bir strateji olarak görüyor.

Bu durumun öteden beri farkında Ankara ve o nedenle de Abdullah Gül, geçen yıl ABD Dışişleri Bakanı Rice ile Ankara’da yaptığı görüşmelerde konuyu açıyor ve aynen şunları söyleme gereği duyuyor:

“Irak yönetimini özellikle de Barzani’yi uyarmanız lazım. Tuttukları yol doğru değil. Bugün PKK’yı elinde koz olarak kullanmayı düşünüyor ise eğer bu çok tehlikelidir. Geçmişte bunu yapanlar oldu. Ama kim yapmaya kalktıysa o koz elinde patlamıştır. Onların da elinde patlar...”

Fakat öyle anlaşılıyor ki bu uyarılar etkili olmamış.

Şimdi Meclis’te yapılacak gizli görüşmeler sırasında hükümet acaba Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Başbuğ’un 25 Ağustos 2006’da dile getirdiği “zorlayıcı hareket tarzları” nı mı gündeme getirecek?

Nedir zorlayıcı hareket tarzı? Diplomasiye, iyi niyetle beklemeye devam mı? Meclis’ten sınırötesi harekat yetkisi almak mı? Sınıra kapsamlı yığınak yapmak mı? Kandil Dağı’na hava operasyonları düzenlemek mi? Yoksa hepsi birlikte mi?

DİĞER YENİ YAZILAR