Zinada Rus ruleti

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın zina konusunda gösterdiği umulmadık direnç ve hatta işi AB ile restleşmeye kadar götürmesi kamuoyunun olduğu kadar partisinin önemli bir bölümünün ve hatta yakın kurmaylarının dahi kafasını karıştırmış durumda

Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın zina konusunda gösterdiği umulmadık direnç ve hatta işi AB ile restleşmeye kadar götürmesi kamuoyunun olduğu kadar partisinin önemli bir bölümünün ve hatta yakın kurmaylarının dahi kafasını karıştırmış durumda. Başbakan Erdoğan'ın bugüne kadar kritik konularda izlediği politik çizgiyi "usta işi bir satranç oyunu" diye övünerek anlatan bazı kurmayları, son durumu ise "Rus ruleti oynuyor" diye özetliyor.

Gerçekten de Erdoğan'ın zina konusundaki ısrarı "AB bizim içişlerimize karışamaz, muhafazakâr parti olmanın gereğini yapıyoruz" diye özetlenebilecek açıklamaları yakın çevresindeki bazı isimleri dahi şaşkına uğratmış durumda.

Erdoğan'ın zina konusunda bu kadar sertleşeceğine, Türkiye'nin en önemli ideali haline gelen AB'ye tam üyelik hedefini dahi riske edebileceğine hiç kimse ihtimal vermiyordu.

Uygun bir manevra ile geri adım atacağı umuluyordu. Fakat dün itibariyle gelinen noktada geri adım atmak bir yana Başbakan'ın tutumunu daha da sertleştirdiği gözleniyor.

Başbakan muhtemelen iç kamuoyu ve AB ile girdiği zina restleşmesinden zaferle çıkacağını, bir taşla birkaç kuş vuracağını umuyor.

***

AB'yi ikna edebilirse gerçekten de öyle. O zaman haklı olarak iç kamuoyuna dönecek ve "Gördünüz, AB'nin her dediğini kabul etmek zorunda değiliz. Biz iyi müzakere ediyoruz ve haklı olduğumuz noktalarda onları ikna edebiliyoruz" diyecek. Yani AB'yi dize getiren lider olacak, kendi tabanının ve kamuoyunun nezdinde.

Tabii ki Brüksel'i ve AB liderlerini ikna edebilirse.

Bugünkü ortamda Brüksel'den ve diğer AB başkentlerinden yansıyan havaya bakılırsa bu son derecede zayıf bir ihtimal.

Başbakan Erdoğan perşembe günü Brüksel'e gidecek. Orada yapacağı görüşmelerde kimin ikna olacağı önemli. Yani AB tarafı ikna olup, "Haklısınız aile değerlerini korumanın en etkili yolu zina yapanlara hapis cezası vermekmiş, bu cezayı bizim de AB temel hukuk kurallarına alalım" derlerse sorun Erdoğan'ın isteği doğrultuda çözüme kavuşmuş olacak. Erdoğan büyük prestij kazanacak.

Ama ya aksi olursa? AB hiçbir biçimde taviz vermez, "zinaya hapis cezası Avrupa değerleri ile bağdaşmaz, bundan vazgeçin ceza yasanızı Kopenhag kriterlerine uygun biçimde yeniden düzenleyin. Aksi halde müzakere takvimi alamazsınız" noktasında direnirse ne yapacak Erdoğan?

Bu aşamaya geldikten sonra geri adım atmayacağını, her ne pahasına olursa olsun zinaya hapis cezasının yasalaşması konusunda ısrarlı olacağını savunanlar yok değil partisinde.

Onlara göre, TCK'da düşünce ve ifade özgürlüğünün genişletilmesine, kadın-erkek eşitliğine ve töre cinayetleri ile ilgili cezalarda değişiklik yapılmasına ilişkin düzenlemeler Kopenhag kriterleri kapsamında. Bunlar gerçekleştirilmez ise AB müzakere takvimi vermeyebilir. Ama zinaya hapis cezası verilip verilmeyeceği kriter değil.

Gerçekten de değildi. Ancak o da AB'nin hukuk anlayışı ile Avrupa değerleriyle çelişiyor. Ayrıca son birkaç haftadan beri yaşananlar, söylenenler, yazılıp çizilenler bu konuyu da Türkiye için doğal kritere dönüştürmüş durumda.

Yine de Erdoğan'ın perşembe günü gerçekleştireceği Brüksel ziyareti ve burada yapacağı görüşmeler kritik derecede önem taşıyor. Bu ziyaret, muhtemelen yeni bir durum değerlendirmesi yapmasını ve son kararını vermesini de sağlayacak.

Zinaya hapis cezası getirilmesi konusunda partisinin bir kanadından ve yakın çevresinden bazı telkin ve baskılar gelse de Erdoğan, bunun AB ile üyelik görüşmelerinin açılmasını riske edeceğini görürse muhtemelen geri adım atacak. Yani ekim ayı başında kalan iki maddesi de görüşülerek TCK tasarısı bu haliyle yasalaştırılacak.

DİĞER YENİ YAZILAR