Brüksel'de 17 Aralık'ta alınan karar konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Kimileri zafer havası pompalamaya çalışırken, bazı çevreler de kararı, tam bir hezimet, ulusal dava olan Kıbrıs'ın satışı olarak yorumluyor.
* Kamuoyunun kafası karışık, muhalefet tepkili, hatta iktidar partisi AKP'de bile kafa karışıklıkları yaşanıyor. Bir kısım AKP'liler büyük bir zafer elde edildiğini savunurken parti içindeki bazı gruplar, Kıbrıs politikasından taviz verildiği, ikinci sınıf üyeliğe razı olunduğu kaygılarını taşıyor.
Meclis'te dün başlayan bütçe görüşmelerine de damgasını vuran, ne bütçe büyüklüğü, ne kamu yatırımları, ne istihdam sorunu, ne borçlanma, enflasyon ve paradan sıfır atılması ne de vergiler oldu. Bütçe, AB tartışmalarının gölgesinde kaldı. Bu da aslında son derece doğal. Çünkü Türkiye 41 yıllık AB yolculuğunda tarihi bir kavşağı geçiyor.
* Brüksel'de ne oldu?
Türkiye AB ilişkileri farklı bir aşamaya geçti. Hedefi tam üyelik olan müzakere takvimini aldı Başbakan Tayyip Erdoğan. Tabii ki bu karar arzulandığı gibi kılçıksız, Türkiye'yi yüzde 100 memnun edecek kadar beyaz çıkmadı.
Örneğin, emeğin serbest dolaşımı ve tarım konusunda kalıcı veya geçici kısıtlamalar getirilebileceği metinde kaldı. Ayrıca 3 Ekim 2005'e kadar gümrük birliğini Güney Kıbrıs'ı da içine alacak biçimde genişletecek protokolün imzalanacağı taahhüdünü verdi hükümet. Türkiye için diğer hiçbir aday ülkeye konmayan can sıkıcı bazı ön koşullar getirildi.
Ki zaten, ne Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ne de Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün "Brüksel'de her istediğimizi aldık, büyük bir zafer kazandık" diye bir açıklamaları oldu. Alınan sonuç, büyük bir zafer olarak ilan edilmedi. Fakat Türkiye'ye dönüşte estirilen rüzgâr, Avrupa yolunda ilerlemeye çalışırken sergilenen şark usulü, şatafatlı gösteriler, "Avrupa Fatihi" pankartları işin rengini değiştirdi.
Sanki AB'den 3 Ekim 2005 için müzakere takvimi alınmamış, yarından itibaren tam üye oluyormuşuz gibi bir hava estirilmeye başlandı. AKP içinde ikbal beklentisi ile Erdoğan'a yaranmak isteyen bazı unsurlar şatafatlı gösterilerle işi çok fazla abarttılar.
* Şimdi benzer bir abartma da muhalefet tarafında gözüküyor. Örneğin, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Brüksel'den hiçbir olumlu sonuç alınamadığını, ikinci sınıf üyelik müzakereleri uğruna Kıbrıs politikasından, milli çıkarlardan fedakârlık yapıldığını söylüyor. Düne kadar AB bayraktarlığını yapan Mesut Yılmaz bile sonucu "hezimet" olarak niteleyebiliyor.
Deniz Baykal, Mehmet Ağar, Mesut Yılmaz gibi siyasi liderler için şunu söylemek acaba çok mu zor:
"İyi iş başardınız, tebrikler. Ama abartmayın, zafer sarhoşluğuna girmeyin, bu kararın içinde ciddi bazı tuzaklar, tehlikeler var. Bunlara karşı uyanık olun..."
Zafer ve hezimet
Brüksel'de 17 Aralık'ta alınan karar konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Kimileri zafer havası pompalamaya çalışırken, bazı çevreler de kararı, tam bir hezimet, ulusal dava olan Kıbrıs'ın satışı olarak yorumluyor
Haberin Devamı