Yine karakol tartışması...

Haberin Devamı

Türkiye tamı tamına 28 yıldan beri terörle mücadele ediyor, şehitler veriyor. Fakat nedense her saldırının ardından terörün bir yönünü daha yeni keşfediyoruz; yıllardır devam eden zaaf noktaları aklımıza geliveriyor.

Önceki günkü saldırıda Geçitli Karakolu’nda 2’si korucu 6’sı asker 8 şehit verilmesi olayının ardından şimdi iki günden beri Türkiye yeniden sınır karakollarını tartışmaya başladı.

Tartışma yersiz değil. Elbette sınır karakolları tartışılmalı. Çünkü bu 28 yıllık terör sürecinde en fazla şehit verdiğimiz mekanlar bu karakollar oldu. Bazı karakollar bir kere değil, teröristlerce iki kere, üç kere basıldı ve her seferinde de gencecik fidanlar toprağa düştü o karakollarda...

28 yıllık terör sürecinde sadece karakol baskınlarında verilen şehit sayısı ne yazık ki 600’ün üzerinde...

Onun için bu tartışma sağlıklı biçimde yapılıp, 20 yıl önce sonuçlandırılıp gereken tedbirler alınmalıydı.

Fakat nedense bir türlü alınamıyor...

Oysa 1980’lerin sonunda, 1990’ların başında en yetkili ağızlar karakollardaki tehlikeye, zaafiyete işaret etmişti.

Bu konuda Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi, Doçent Hüseyin Yayman’ın son derece çarpıcı derleme ve analizleri var. Yayman, PKK ve Kürt meselesi ile ilgili bilimsel çalışmaları sırasında yetkililerin terör saldırıları üzerine verdiği demeçleri derlemiş.

Örneğin 1991 yılına kadar görevde kalan dönemin Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay karakol meselesine işaret ediyor.

Bölgede görev yapan diğer komutanlar da karakolların fiziki yapısından, yetersizliklerinden yakınıyor.

Bu karakolların geçmiş yıllarda kaçakçılıkla mücadele için kurgulanıp inşa edildiğini, şimdiki terör mücadelesinde hedef noktası haline geldiklerini söylüyorlar.

Bölgede yıllarca görev yapan emekli general Nevzat Bölügiray şu tesbitleri yapıyor yıllar önce:

“... karakollar yamaçlarda ya da üç yanından kuşatılma imkanı olan yerlerde kurulmuştu. Binaların yapımında kullanılan malzeme de askerin güvenliğini sağlamaktan çok uzaktı. Daha ilk terörist ateşinde kevgire dönüyordu...”

Bu ve benzeri şikayetler, sıkıntılar, hükümetlere, cumhurbaşkanlarına anlatılmamış mıydı? Elbette anlatılmıştı. Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında verilen terör brifinglerinde, Genelkurmay Başkanı-Başbakan görüşmelerinde bu mesele hep ele alındı.

Ve sorunun başlangıcından bu yana Türkiye’de beş ayrı Cumhurbaşkanı görev yaptı. Ondan fazla hükümet, başbakan değişti ama karakol sorunu bugün yine aynı şekilde tartışma gündeminde...

Aslında mevcut Tayyip Erdoğan Hükümeti, karakol meselesine ilk el atan hükümet olmuştu.

2008 yılında Aktütün Karakolu’na yapılan terör saldırısı ve 15 askerin şehit olması üzerine Başbakan Tayyip Erdoğan karakol meselesine bizzat el koydu. TOKİ’ye talimat verdi ve sınır karakollarının terör saldırıları dikkate alınarak yenilenmesi projesi uygulamaya konuldu.

Ancak ne yazık ki aradan geçen dört yılda sadece 60 karakol yapabildi Türkiye.

Neden?

Devletin mali imkanları yetersiz olduğu için mi? Elbette değil. Dünyanın 17. büyük ekonomisi olmakla övünen bir ülkeyiz. Bugün Türkiye’nin, 450 sınır karakolunu en mükemmel şekilde inşa edip en ileri teknoloji ile donatım birer kale haline getirebilecek mali ve teknik kapasitesi olduğu tartışma götürmez...

Ama nedense Başbakan Erdoğan’ın bizzat talimat verdiği TOKİ bugüne kadar sadece 60 karakolu tamamlayıp askerlere teslim edebilmiş.

Nedeni sorulduğunda çok sayıda gerekçe sıralanıyor: İklim koşulları, kamulaştırma sıkıntısı, arazi şartları... Ve tabii

bölgedeki terörün inşaat yatırımlarını engellediği de söyleniyor...

Sıralanan bu mazeretler bahane gibi gelmiyor mu?

En azından bu konu bahane, mazeret kabul edecek basit, sıradan bir konu değil ki!

DİĞER YENİ YAZILAR