Üç dört gün öncesine kadar CHP’nin tarihinin en rahat en sakin kurultayını yapacağı, Genel Başkan Deniz Baykal’ın vitrin düzenlemesiyle yola devam edeceği bekleniyordu. Ancak, geçen hafta perşembe günü internete düşen kaset komplosu bu beklentiyi ve bütün hesapları da alt üst etti.
Deniz Baykal dün partisinin genel merkezinde düzenlediği bir basın toplantısıyla istifa ettiğini açıkladı ve helalleşip partiden ayrıldı.
Şimdi soru şu:
Baykal, gerçekten de dünkü istifa kararıyla birlikte genel başkanlıktan ayrılmasının yanısıra siyasetten de çekildi mi? Bundan sonra en fazla “CHP Onursal Genel Başkanı” sıfatıyla mı kalacak?
Hayır.
“Bu kara kampanyaya teslim olmayacağım” diyerek, hükümeti çok ağır ifadelerle suçlayarak, sadece hukuk yoluyla değil, siyaseten de savaşacağının işareti veriyor Deniz Baykal.
Baykal’ın dünkü istifa konuşmasındaki satır aralarında dikkat çekici bir başka ifade de şu:
“Eğer bunun bir bedeli varsa ve bu bedel CHP Genel Başkanlığından ayrılmaksa o bedeli de ödemeye hazırım...
Benim istifa kararım, hem Türkiye siyasetini hem CHP’yi yeniden tanzim etmek isteyenlere bir imkan tanıyacak, hem de CHP’ye bu komplo ile hesaplaşma fırsatı verecektir...”
Yani “hodri meydan” diyor Baykal, CHP’yi yeniden dizayn etmek isteyenlere.
Aynı zamanda da 11 gün sonra toplanacak olan kurultay delegelerini göreve çağırıyor: “Bu komployla hesaplaşın, bu kalleş planları boşa çıkarın...”
Şimdi 11 gün sonra toplanacak olan CHP Kurultayı ne yapacak?
Deniz Bey istifa ettiğine göre yerine yeni bir aday çıkarıp, onunla yola devam edelim mi diyecek?
Kurultaya kadar geçecek olan 11 gün son derece önemli. Yarın ne olacağı net değil. Fakat dün itibariyle CHP’nin yönetim kadrolarında esen hava, ne yapıp edip Baykal’ı yeniden genel başkanlığa döndürmek yönündeydi.
Deniz Baykal, kurultay salonuna gelmeyecek ama ruhu orada olacak. Delegelerin beyninde, kalbinde olacak. Muhtemelen kurultay delegelerinin büyük çoğunluğu Deniz Baykal’ı yeniden genel başkanlığa davet edecek.
Bu plan, bu hesap sadece siyasetteki varlık sebeplerini Baykal’a borçlu olan CHP’lilerin kafasında değil. İl başkanından milletvekiline bugün pekçok CHP’linin düşüncesi bu yönde.
Elbette “tamam artık çekilsin” diyenler de var ama en azından şimdilik, duygusal atmosferin de etkisiyle yüksek sesle, açık açık söyleyenlerin sayısı çok az.
Yarın ne olur? Deniz Baykal, bu düşünceleri, bu iyi niyetli çabaları görüp şu mesajı çok net ve kesin biçimde verir mi?
“Hayır arkadaşlar. Bu komplo tümüyle temizlenip aydınlığa çıkıncaya kadar ben yokum. Yeni bir arkadaşımızın arkasında hepimiz kenetlenelim, onu destekleyelim...”
CHP kurmayları zayıf bir ihtimal olarak bu durumu kafalarında tutuyorlar. Bu durumda düşündükleri tek isim var:
Kemal Kılıçdaroğlu...
Kılıçdaroğlu, CHP ve CHP dışı kamuoyunun da yadırgamayacağı bir isim.
CHP Genel Başkanlığı’na yakışacağı, bu işi hakkıyla götürüp, partiyi iktidara taşıyabileceği de çoğu CHP’linin hemfikir olduğu bir nokta.
Ancak böyle bir ortamda Kılıçdaroğlu’nun “adayım” deyip ortaya çıkması zayıf ihtimal.
Deniz Baykal partiden gelecek bütün talepleri, ısrarları geri çevirip, açıkça “hep birlikte yeni bir arkadaşımızı görevlendirelim” demedikçe Kılıçdaroğlu, bu komplo anaforunun ortasına balıklama atlamayacaktır.
Özetle CHP’de her şey Deniz
Baykal’a bağlı. İsterse kurultay delegelerinin ve örgütün baskısı ile yeniden aday olup seçilecek. Eğer tüm baskılara “hayır” deyip direnirse o zaman 11 gün sonra CHP’de Kılıçdaroğlu dönemi başlayacak.
Yeniden Baykal mı Kılıçdaroğlu mu?
Haberin Devamı