Yeni bir dönem yeni bir başlanıç...

Brüksel'de önceki gece yarısı saatlerinden dün öğle saatlerine kadar müthiş bir diplomatik satranç oynandı. Bir yanda Avrupa'nın deneyimli kurt liderleri, diğer yanda Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, Türkiye Cumhuriyeti'nin deneyimli diplomatları. İnanılmaz hamleler, kıran kırana pazarlıklar yapıldı. İpler çok gerildi. Hatta öyle ki önceki gün gece yarısı saatlerinde bir ara koptuğu bile düşünüldü

Haberin Devamı

Brüksel'de önceki gece yarısı saatlerinden dün öğle saatlerine kadar müthiş bir diplomatik satranç oynandı. Bir yanda Avrupa'nın deneyimli kurt liderleri, diğer yanda Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, Türkiye Cumhuriyeti'nin deneyimli diplomatları. İnanılmaz hamleler, kıran kırana pazarlıklar yapıldı. İpler çok gerildi. Hatta öyle ki önceki gün gece yarısı saatlerinde bir ara koptuğu bile düşünüldü.

Ama kopmadı, bütün taraflar dikkatli davrandı. Ve dün yaşanan onca gerginliğe rağmen öğle saatlerine doğru mutlu sona ulaşıldı.

* Hıristiyan kulübü mü değil mi tartışmalarının çok yapıldığı AB, 70 milyon nüfuslu Müslüman ülke Türkiye'ye kapısını açarak tarihi bir adım attı dün. Aynı şekilde Türkiye de tarihi bir adım attı. 200 yıllık Batı yönelişi konusunda yeni bir aşamaya geçti; artık hedef tam üyelik, Avrupa ve Avrupa değerleriyle tam bütünleşme...

Dün akşam saatlerinde sonucu açıklamak için düzenlediği basın toplantısında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yüzünde yorgunluktan eser yoktu, gurur ve mutluluk gözlerinden okunuyordu.

Brüksel'de son iki günde yaşanan pazarlıkları, gerginlikleri şu sözlerle özetledi Başbakan: "Yorucuydu ama sonu mutlulukla bitti..."

Evet Türkiye birinci rauntta tüm zorluklara, tüm engelleme girişimlerine karşın istediğini aldı, mutlu sona ulaştı...

Ama daha katedilmesi gereken çok uzun bir mesafe var. İlk zorlu kavşak kazasız belasız aşıldı ama henüz her şey bitmedi aksine, yeni başlıyor.

Türkiye bundan sonrasını da aşar
* Zafer sarhoşluğuna falan girmenin hiçbir anlamı yok. Alınan sonuç çok önemli ama tam üyelik değil, onun müzakere süreci. Bu aşamada artık Türkiye'nin hiç vakit kaybetmeden son birkaç yılda gerçekleştirilen demokratik reformları derinleştirmesi, anayasa ve yasalarda gerçekleştirilen düzenlemeleri uygulamaya, gündelik hayata geçirmesi gerekiyor. Tarımdan çevre ve insan sağlığına, sanayileşme stratejilerine, sosyal güvenlik ve iş koşullarına ve hatta siyaset yapma biçimine kadar pek çok alanda AB'ye uyum için yapılması gereken çok işi var Türkiye'nin...

* Başbakan Erdoğan bugün itibariyle başlayan yeni süreci ve tam üyelik yolunu şu sözlerle açıklıyor:

"Bundan sonraki süreç çok daha zor, daha engebeli bir süreç olacaktır. Ama inanıyorum ki Türkiye, interaktif insan potansiyeli ile bunu aşacak, tam üyelik hedefine ulaşacak güçtedir..."

* Evet, Brüksel'de büyük iş başarıldı. AB yolunda çok önemli çok kritik bir kavşak aşıldı. Birliğin 25 üyesinden bazılarının açıkça, bazılarının da örtülü engelleme, Türkiye'yi yolun dışına atma gayretlerine karşın sonuç alındı.

Bu sonuç doğal olarak bugünden itibaren iç kamuoyunda tartışmaya açılacak. AB'ye karşı olanlar kadar karşı değilmiş gibi gözüken bazı çevrelerce de kıyasıya eleştirilecek. Muhtemelen en çok da Kıbrıs paragrafı eleştirilecek. Kıbrıs'ın satıldığı iddiaları yine gündeme getirilecek. Ama bu noktadan sonra bu tür eleştirilerin çok da önemi yok. Bu aşamadan sonra muhtemelen hükümetin Kıbrıs konusunun yine BM ve Annan Planı çerçevesinde çözümü için sürpriz bir çıkış, sürpriz bir diplomatik atak içine girebileceği bekleniyor. Eğer bu süreçte AB'nin de desteği olur, Rum Yönetimi ikna edilebilirse tanıma anlamına gelmediği altı çizilerek açıklanan Ankara Anlaşması'na ek protokolün imzalanacağı tarihe kadar çözüme ulaşılabilir ve Türkiye bu tanıma sıkıntısından da kurtulabilir.

DİĞER YENİ YAZILAR