Ergenekon soruşturması ve dalga dalga operasyonlar başlayalı 5 yıl oldu. Ardından Balyoz operasyonları geldi. KCK ile devam eden siyasi içerikli soruşturma ve davalar Türkiye gündeminin hep önemli maddelerinden birini oluşturdu. Son bir yıldan beri de tutuklu milletvekilleri tartışması gündemden düşmeyen konular arasında.
Meclis tatilinden hemen önce çıkarılan yargı paketi ve özel yetkili mahkemelere ilişkin olarak getirilen yeni düzenlemeler tutuklu milletvekilleri tartışmasını yeniden alevlendirdi.
Yasa değişikliğinde “adli kontrol” mekanizması hükmündeki ceza üst sınırının kaldırılması da olduğu için milletvekillerinin serbest bırakılacağı beklentisi oluştu.
Aslında beklentiden çok temenni...
Çünkü, yaklaşık bir yıldan beri tutuklu milletvekilleri sorununa çare bulamayan Meclis, yaptığı bu düzenlemeyle deyim yerindeyse zevahiri kurtarma yolunu tercih etti.
“Adli kontrol” daha önce üç yıla kadar ceza öngören suç isnatları için uygulanabiliyordu. Şimdi bunun üst sınırı kalktı, müebbet ceza gerektiren suç isnatları için de uygulanabilme imkanı getirildi. Tabii ki “mahkemenin takdiri”ne bağlı olarak...
Bu noktadan hareketle hem bazı hükümet üyeleri ama daha önemlisi de Meclis Başkanı Cemil Çiçek, hatta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, özel yetkili yargıya kritik mesajlar verdi.
Cemil Çiçek, açık açık söyledi; “Bu, hükümetteki ve Meclis’teki anlayış değişikliğinin bir sonucudur. Mahkemelerimiz takdir yetkilerini kullanırken bu mesajı iyi okumalıdırlar” dedi.
Cumhurbaşkanı da sözkonusu yasayı jet hızıyla onaylayarak, 3-5 yılı bulan tutuklu yargılamalar konusunda özel yetkili yargıya mesaj verdi. Bununla da kalmadı, hem yasal değişiklik öncesi milletvekilleri ile görüşmesinde özel yetkili yargı uygulamalarıyla ilgili yakınmasını dile getirdi Cumhurbaşkanı Gül, hem de dün bu konuda yeni bir mesaj verme ihtiyacı duydu. Tutuklu milletvekilleri ile ilgili soruyu yanıtlarken şunu söyledi Cumhurbaşkanı:
“Şimdi artık mahkemeler çıkan yasaları yorumlayacaklar, gerekçelerine bakacaklar, ellerindeki bilgiler ve kanunlar çerçevesinde kararlarını verecekler...”
Doğrudan “milletvekilleri serbest bırakılsın” demiyor Cumhurbaşkanı Gül. Ancak, uzayan bu tutukluluklardan duyulan rahatsızlık sonucu adli kontrol yetkisindeki sınırın kaldırıldığına işaret edilerek, buradaki gerekçenin iyi yorumlanmasını öğütlüyor.
Peki yargı, yasama ve yürütmenin en tepe noktalarından gelen bu mesajları ne kadar ciddiye alıyor?
Belirgin bir direncin olduğu açık. Ki bunun en net göstergesi, Diyarbakır’daki özel yetkili mahkemenin, bir tutuklu milletvekili için yapılan tahliye başvurusunu anında reddetmesinin ardından dün başka bir milletvekili için yapılan başvuruyu da reddetmesi oldu. Sözkonusu mahkeme red kararlarıyla, takdir yetkisini ne yönde kullanacağının işaretini verdi.
Şimdi bütün dikkatler Silivri’de. Ergenekon mahkemesi, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın taleplerine ne yanıt verecek?
Geçen hafta karar verilmedi. Önceki günkü duruşmadan da bu yönde bir karar çıkmadı. Henüz ne kabul ne de red kararı yok. Birkaç gün daha beklenti devam edecek.
Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı’nın özel yetkili yargıya, “çıkan mesajı iyi okuyun, özellikle milletvekilleri için takdir yetkinizi tahliyeden yana kullanın” anlamına gelebilecek mesajları var.
Fakat iktidarın, iktidar partisinin meseleye bu şekilde baktığını söyleyebilmek mümkün değil.
Hatta, bugün AKP içinde hem Cumhurbaşkanı Gül’ün, İzmir Belediyesi’ndeki operasyonla ilgili sözleri ve sonraki mesajları eleştiriliyor, hem de Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in sözleri.
Dün konuştuğumuz AKP’li önemli bir isim, yapılan açıklamaları, “yargı üzerinde mahalle baskısı oluşturmak” diye yorumluyor.
Aslında baskı iki yönlü; başta milletvekilleri olmak üzere bir kesim uzun tutukluluklara son verilmesini isterken, bazı çevreler de, “Aman haa, kapıları aralamayın” diye mahalle baskısı yapıyor.
Yasamanın mesajı ve mahalle baskısı...
Haberin Devamı