Meclis’te temsil edilen dört siyasi parti de kamuoyu baskısıyla, zoraki de olsa yeni anayasa için geçen yıl bir uzlaşma adımı attı. Sorunlu da olsa, ağır aksak da olsa yeni anayasa çalışmaları devam ediyor.
Meclis Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki Anayasa Uzlaşma Komisyonu masasından şimdilik hiçbir parti kalkmış değil. Bütün partiler masada ama bu durumun ne kadar daha devam edeceği meçhul.
Ayrıca kimsenin masadan kalkmaması o masadan bir sonuç çıkacağı anlamına da gelmiyor. Çünkü artık iyice ortaya çıkmış durumda ki temel kritik noktalarda o masadan uzlaşma çıkması olasılığı yok denecek kadar düşük. Örneğin, ulus tarifi, eğitim, eğitim dili ve yargı gibi konular saatli bomba gibi duruyor masada...
Meclis Başkanı Çiçek, yeni anayasanın artık, toplumsal talep olmanın ötesinde bir “mecburiyet” halini aldığını söylüyor.
Haklı.
Darbe ve baskıcı devlet mantığının bir kaç maddeye değil, bütün maddelerine, ruhuna sinmiş bir anayasa ile Türkiye’yi demokratikleştirebilmek mümkün değil. Yönetebilmek dahi güç...
Artık Türkiye’nin ihtiyacı, devleti millete karşı korumayı esas alan değil, bireyin hak ve özgürlüklerini devlete karşı güvence altına alan daha demokratik ve özgürlükçü bir anayasa.
Hiçbir siyasi parti aksini söylemiyor. Bütün siyasi partiler yeni ve özgürlükçü anayasadan yana.
Türkiye’nin pek çok temel sorununun çözümü de yeni anayasadan geçiyor. Bütün siyasi partiler aşağı yukarı bu noktada da hemfikir. Ancak hemfikir olmadıkları o kadar nokta var ki...
Daha da önemlisi, çok ciddi güven sorunu var iktidarla muhalefet arasında.
Şimdilik dört siyasi parti de uzlaşma masasında. Fakat bu masada kalma durumu, çalışmayı her ne pahasına olursa olsun sonuçlandırmak, yeni anayasa metnini tamamlamak kaygısından değil.
Kaygı başka...
Herkes, dört parti de biliyor ki masadan kalkan, oyun bozanlık yapmış, uzlaşmayı bozan taraf olmuş konumuna düşecek ve günah keçisi ilan edilecek. O nedenle o masadan hiçbir parti kolay kolay kalkmaz.
Bugünkü gerilim ortamında anayasanın temel yapı taşları konusunda da uzlaşma sağlanabilmesi mümkün değil. Bu gerilim ortamında her partinin kendi pozisyonunundan taviz vermeye yanaşması mümkün değil.
Zayıf da olsa uzlaşma için en azından siyasetteki, iktidarla muhalefet arasındaki sert çatışma ve gerilim ortamının değişmesi, havanın yumuşaması gerekiyor.
Uzlaşma ile yeni anayasanın olmazsa olmaz koşulu siyasi yumuşama...
Bir başka nokta acaba yeni anayasa Türkiye’nin bütün dertlerine çare olacak mı? Örneğin bölücü terörü bitirecek mi? Yeni anayasa yürürlüğe girerse Türkiye gerçekten daha demokratik olabilecek mi? Toplum ve bireyler kendilerini daha özgür ve güven içinde hissedebilecekler mi?
Kuşkulu...
Anayasa elbette önemli olmazsa olmaz koşul. Ama bir başka olmazsa olmaz koşul daha var: Uygulayıcı zihniyet...
Uygulayıcı zihniyete çarpıcı örnek önceki gün Ankara Emniyet Müdürlüğü’nın savcılığa gönderdiği kitap yasağı talebi.
Emniyetin terör ve istihbarat uzmanları oturup çalışmışlar, incelemişler ve terörle mücadele için başta 164 yıl önce basılmış olan “Komünist Manifesto” olmak üzere çok sayıda kitabın yasaklanmasını istemişler. Nazim Hikmet’ten Aziz Nesin’e kadar dünyaca ünlü yazarlarımızın kitapları yıllardan beri zaten yasak.
Türkiye’deki uygulayıcı zihniyet ne yazık ki bu. Bu zihniyetle dünyanın en çağdaş, en özgürlükçü, en ileri anayasasını yapsanız ne değişir ki..?
Onun için anayasadan, yasalardan önce Türkiye’nin ihtiyacı zihniyet değişiminde...
Yasakçı zihniyete yeni anayasa...
Haberin Devamı