“Vuruşarak çekilme” taktiği mi?

Şu anda siyasal gerilim değil Türk Silahlı Kuvvetleri ile hükümet arasında ciddi bir kriz yaşanıyor

Haberin Devamı

Genelkurmay Başkanlığı’nın önceki geceyarısı yaptığı sert uyarı Cumhurbaşkanlığı seçiminin siyasette ve toplumda yarattığı gerilimi dahi ikinci plana atmış durumda. Şu anda siyasal gerilim değil Türk Silahlı Kuvvetleri ile hükümet arasında ciddi bir kriz yaşanıyor.

Genelkurmay’ın “son uyarı” niteliğinde diye değerlendirilen bildirisine hükümet, dün aynı sertlikte bir bildiriyle yanıt verdi. Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in okuduğu bildiride Genelkurmay bildirisinin “hükümete karşı bir tutum olarak algılandığı” belirtiliyor ve şu çarpıcı ifadeye yer veriliyor:

“Başbakanlığa bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı’nın herhangi bir konuda hükümete karşı ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez.”

Yani hükümet açıklamasının daha girişinde deyim yerindeyse Genelkurmay’ın haddini aştığı vurgulanıyor.

Peki madem ki Genelkurmay hükümete bağlı bir kurum ve yaptığı iş de kabul edilemez olarak görülüyor. O zaman buna karşı bir yaptırım uygulanacak mı? Yani Genelkurmay Başkanı görevden alınacak mı?

Tabii ki böyle bir şey olmayacak. Böyle bir şey ne hükümetin aklından geçiyor, ne de geçse bile buna Cumhurbaşkanı’nın onay vermesi olası değil.

Yani herhangi bir yaptırım niyeti söz konusu değil.

Zaten Çiçek’in okuduğu hükümet açıklamasının devamına bakıldığında, açıklamanın biçimi, zamanlaması, Cumhurbaşkanlığı seçiminin Anayasa Mahkemesi gündemine taşındığı bir anda bu açıklamanın yapılmış olması oldukça sert ifadelerle eleştiriliyor.

Genelkurmay bildirisinde dile getirilen cumhuriyetin temel değerleri ve irtica konularındaki hassasiyet ve şikayetler konusunda da şu yanıtı veriyor hükümet:

“Devletimizin temel değerlerini koruma konusunda birincil görev hükümetindir. Hükümet bu konuda tavizsiz bir şekilde taraf olduğu için hükümete bağlı tüm kurumların bu doğrultuda taraf olmaları zaten eşyanın tabiatı gereğidir. Türkiye’nin her sorunu hukuk kuralları ve demokrasi içerisinde çözülecektir. Aksi bir düşünce ve tutum asla kabul edilemez...”

Hükümet açıklamasındaki kilit paragraf bu.

Şimdi hükümet muhtemelen sert bir açıklama yaparak kendine güvenini ortaya koymayı amaçladı. Askere kamuoyu önünde net bir biçimde şu mesajı verdi:

“Benimle basın aracılığıyla haberleşme. Sıkıntıları bana bildir. Ben gereken tedbirleri alırım. Dile getirdiğiniz konularda en az sizin kadar biz de hassasız.”

Şimdi önümüzdeki günlerde Milli Eğitim Bakanlığı’nda bazı yeni uygulamalar, görevden almalar gündeme gelebilir. Ayrıca devlet kurumları içinde “kadrolaşmakta olduğu” iddia edilen bazı tarikat ve cemaatlere karşı bir takım operasyonlar da yapılabilir. Ki, Başbakan Erdoğan’ın dün MİT Müsteşarı Emre Taner ve İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu ile yaptığı görüşmeler bu açıdan dikkat çekici.

Genelkurmay bildirisine karşı kamuoyunda kendine güvenli, bildiri karşısında mağdur ama mağrur bir dik duruş sergileyen hükümet, krizi aşma, asker ve devlet kurumları ile ilişkileri normalleştirme konusunda da muhtemelen ciddi bazı adımlar atacak.

İlk olarak da Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili vereceği olası bir iptal kararı hükümet için can simidi olacak. Böylelikle geri adım atmadan viraj alma olanağına kavuşacak. Erken seçimin yolu kendiliğinden açılacak.

Yani Erdoğan bir anlamda vuruşarak geri çekilmiş olacak. Askerden korkmadığını demokrasiyi siyasi iradenin koruma ve kollama kabiliyetine sahip olduğunu göstermiş olacak ama aynı zamanda da askerin rahatsızlıklarını giderici adımları atmış olacak...

DİĞER YENİ YAZILAR