Vitrin mi önemli program mı?

Haberin Devamı

Siyasi partilerin şu anki önceliği vitrin takviyesi. İktidara aday bütün partiler kamuoyunun tanıdığı etkili isimleri seçim kozu olarak vitrinlerine almaya özen gösteriyorlar.

Çok ilginçtir, sağcı diye tarif edilen partiler solcu veya en azından sol geçmişi bulunan isimleri (Örneğin AKP’nin eski solcu Ertuğrul Günay’ı aday göstermesi), liberal isimleri, Alevi ve Kürt kökenli aydınlarla listesini süsleyerek “Milli Görüş” partisi olmadığını, toplumun tümünü kucaklayan bir merkez partisi olduğu iddiasını pekiştirmeye çalışıyor. CHP de klasik sol, sosyal demokrat parti olmasının yanısıra düne kadar merkez sağ partilerde siyaset yapan İlhan Kesici’yi kadrosuna kattı. Bugünlerde muhtemelen merkez sağ ve liberal kanattan bir iki ismi daha aday listesine alacak CHP. Böylelikle ulusalcı, cumhuriyetin temel değerleri ve laiklik konusunda duyarlı merkez sağ seçmenin de oylarına talip olduğu mesajını verecek. Aynı şekilde DP de Celal Doğan, Hikmet Çetin veya benzeri sosyal demokrat isimleri vitrinine koymaya çalışacak.

Böylelikle bütün partiler hem sağ hem sol eğilimleri bünyesinde barındırdığı, dolayısıyla en iyi merkez partisinin kendisi olduğu iddiasıyla seçmenin karşısına çıkacak.

Partilerin seçmenin beğenisine sunacağı kadro, vitrin, kuşkusuz önemli ama seçim kazanmak için yeterli değil. AB ile ilişkilerde, terör ve asayiş sorunları konusunda, son dönemde yaşanan krizler hakkında ne diyecekleri, seçmene nasıl bir Türkiye vadedecekleri de çok önemli.

Ama işin canalıcı noktası ise yine ekonomide düğümleniyor. Bugün makro ekonomik rakamların çok iyi olması, ekonominin büyüklüğünün 180 milyar dolardan 400 milyar dolar mertebesine çıkmış olması, enflasyonun yüzde 10’lar düzeyine gerilemesi, dış ticaret hacminin 250 milyar dolara yaklaşması, ülkeye her yıl giren yabancı paranın 50 milyar doların üstüne çıkması elbette çok önemli. Fakat bu rakamlar partilerin oylarına talip oldukları, işsiz yığınlar için, yoksul kesimler için acaba ne kadar anlamlı?

AKP bu alanda kendine güveniyor. Başbakan Erdoğan da ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan da son derece iddialı, “İktidarımız döneminde satın alma gücü düşenler bize oy vermesin” diyorlar. Ancak yine de yeni dönem için seçmenin karşısına yeni vaatlerle çıkacaklarına kuşku yok.

Deniz Baykal’ın son günlerde çeşitli konuşmalarıyla verdiği ipuçlarına bakılırsa, CHP’nin de oldukça iddialı bir yeni ekonomik programla çıkış yapacağı anlaşılıyor.

Brezilya’da Lula’nın uyguladığı model benzeri bir yoksullara yardım projesi vadediyor Baykal, “sıfır açlık” diyor, yoksul ailelere ayda 250 YTL gibi bir yardım vadediyor. İşsizlikle mücadele için bir plan geliştirdiklerini, yeni bir sanayileşme stratejisi ortaya koyacaklarını, ithalata dayalı üretim modelinden, ihracata dayalı sanayileşme modeline geçiş sağlayacaklarını, kapsamlı bir eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik reformunu hayata geçireceklerini söylüyor.

Tabii ki bu hedeflerin ekonominin genel dengelerini bozmadan, tutarlı ve inandırıcılık katsayısı yüksek bir programa nasıl dönüştürüleceğini de muhtemelen bu ay sonunda Baykal’ın TÜSİAD’da yapacağı sunumda belki görebileceğiz...

DP ve MHP’de de yeni ekonomik program hazırlıkları var ama henüz kamuoyuna ipucu vermiş değiller.

DİĞER YENİ YAZILAR