Vaatlerin yerine şikayetler mi alacak?

İktidar 353 milletvekili ile parlamentoda ezici bir çoğunluğa sahip olmasına karşın cumhurbaşkanını seçememe beceriksizliği gösterip siyaseti mahkemeye düşürdükten sonra şimdi öfkeyle yeni çıkış yolu arayışlarında

Haberin Devamı

AKP iktidarda geçirdiği son dört buçuk yılda sanki hiç boş zaman bulamadı, hiç fırsat olmadı, şimdi parlamento seçim kararını aldıktan sonra parlamenter sistemin temel esaslarını ilgilendiren bir anayasa değişikliği yapmaya çalışıyor.

İktidar 353 milletvekili ile parlamentoda ezici bir çoğunluğa sahip olmasına karşın cumhurbaşkanını seçememe beceriksizliği gösterip siyaseti mahkemeye düşürdükten sonra şimdi öfkeyle yeni çıkış yolu arayışlarında.

“Cumhurbaşkanını parlamento mu seçmeye devam etmeli, halk mı seçmeli?” tartışması dünün konusu değil. Yıllardan beri Türkiye bu tartışmayı yapıyor. Bugünkü iktidar da ilk günden beri bu tartışmanın elbette farkındaydı. Ama geçen dört buçuk yıllık sürede bu konuda en küçük bir girişim yapmadı.

Hatta son dönemde cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarının en hararetli döneminde bile bazı muhalefet partileri hükümeti uyardılar. Örneğin ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu Başbakan Erdoğan destek için kendisine geldiğinde cumhurbaşkanını halka seçtirmeyi önerdi. Mumcu, son gün bile AKP’ye halka gitme çağrısı yaptı. Ancak AKP bu çağrıları, bu önerileri hiç dikkate almadı. Çünkü bir hafta öncesine kadar Çankaya’yı deyim yerindeyse çantada keklik görüyordu. İstediği adayı rahatlıkla seçim Köşk’e gönderebileceğini varsayıyordu.

O nedenle de istikrar bahanesi ile seçimlerin 2006 sonbaharında yapılmasına razı olmadı, muhalefetin bu yılın ilkbaharda seçim çağrılarına kulaklarını tıkadı.

Ancak eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun 367 iddiası tutunca AKP’nin bütün planları yattı. Bütün hesaplar bozuldu.

Önce Türk Silahlı Kuvvetleri’nden muhtıra niteliğinde bir bildiri geldi. Ardından cumhurbaşkanını AKP’nin oyları ile seçme planı Anayasa Mahkemesi’nden döndü.

Sonuçta cumhurbaşkanını seçemeden erken seçime gitmek zorunlu oldu.

Ve bu şekilde hazırlıksız bir şekilde seçime gidilirken sürpriz bir biçimde daha önce kulak tıkadığı, elinin tersiyle ittiği cumhurbaşkanını halk seçsin fikrine dört elle sarıldı AKP.

Dün önemsemediği halk seçsin formülü konusunda bugün son derece ısrarlı ve kararlı gözüküyor iktidar partisi.

Peki nasıl olacak, anayasa değişikliği nasıl yetiştirilecek?

Çok zor, hemen hemen imkansız. Fakat AKP ısrarla bastırıyor.

Diyelim ki bugün teklif komisyona geldi. Yarın Genel Kurul gündemine alındı. Ciddi itirazları ve tereddütleri olmasına karşın ANAP’ın da desteği ile ilk tur oylama yarın yapıldı ve 367 bulundu. 8 Mayıs’ta ikinci tur oylama yapılacak ve Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulacak. Cumhurbaşkanı’nın 15 günlük inceleme süresi var. Bu süreyi sonuna kadar kullanıp 23 Mayıs’ta veto ettiğini düşünün Sezer’in. O zaman ne olacak?

Seçim çalışmaları için tatile giren Meclis yeniden toplanıp bu tasarıyı görüşebilecek mi? Adaylık heyecanının kızıştığı bir ortamda acaba yeniden 367 rakamına ulaşılabilecek mi? O da kolay değil.

Yine de ulaşılsa, görüşülüp aynen kabul edilse bile bu kez de Cumhurbaşkanının değişikliği referanduma götürme riski var. O nasıl aşılacak?

İktidar partisinin etkili isimlerinin bile bunun olacağına inancı yok ama yine de ısrar ediliyor. Sanki amaç, seçmene muhalefeti, Anayasa Mahkemesi’ni, Cumhurbaşkanı Sezer’i ve Muhalefeti, Anayasa Mahkemesi’ni, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni şikayet etmek için gerekçe yaratmak gibi...

Acaba seçmen vaatlerden mi şikayetlerden etkilenir?

DİĞER YENİ YAZILAR