Uzlaşma değil kavga stratejisi

Haberin Devamı

AKP geçen dönemde uzlaşmacıydı. CHP de uzlaşmacıydı. İktidarla muhalefet arasındaki ilişkiler, geçen dönemin özellikle ilk üç yılında uygar bir tartışma ve temel konularda da yapıcı bir işbirliği ortamında yürümüştü.

Bu sayede anayasada, ceza yasasında reform niteliğinde değişiklikler yapılabilmiş, Türkiye’ye AB kapısını aralayan demokratikleşme süreci toplumda bir gerilim yaratmadan, siyasi tansiyonu yükseltmeden gerçekleştirilebilmişti.

Hatta Başbakan Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağı da ana muhalefet partisi CHP’nin desteği ile kaldırılmıştı.

Fakat cumhurbaşkanlığı seçim süreci iktidar muhalefet ilişkilerini zehirledi.

Bugün değil üç yıl öncesi bir yıl öncesinin gerilimli ortamından bile daha sert iktidarla ana muhalefet liderleri.

Hem Tayyip Erdoğan, hem de Deniz Baykal sanki ilişkilerdeki gerginliği tırmandırmak için özel bir strateji izliyorlar. İkisi de birbirinden daha sert.

Karşılıklı suçlama ve sertlik dozunu her gün biraz daha yükseltiyorlar. Özellikle de dün Meclis çatısı altında sergiledikleri üslup Türkiye’nin çok yakınılan 70’li yıllardaki Demirel-Ecevit kavgalarını bile aratır nitelikteydi.

Önce partisinin grup toplantısında Tayyip Erdoğan konuştu. Kavgada bile söylenmeyecek türdendi Baykal’la ilgili şu ifadeleri:

- Biraz ciddi ol, tezviratı da bırak...

- Bizim seni utandırmak gibi bir niyetimiz yok. Sen de biraz ciddi ol, sızlanmayı bırak...

- Sayın Baykal, ne istediğini bilmeyen çocuklar gibi sızlanıyor...

- Temiz suya zehir döküyor. Akşam başka, sabah başka konuşuyor...

Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını televizyonda izleyen Baykal bir saat sonra partisinin grup toplantısında söz aldı. Erdoğan’ı ve hükümetin ekonomik uygulamalarını, özelleştirmeleri çok sert bir dille eleştirdi. Ardından Erdoğan’ın sözlerine yanıt vermeye sıra geldiğinde üslubu inanılmaz ölçüde sert ve gergindi. Erdoğan’ın sert üslubunu aratmadı. İşte Erdoğan’la ilgili yakıştırmaları:

“Başbakan bazen laiklik der bazen başka bir şey der. Çelişkilerin en önemli kişisi Başbakan’dır. Başbakan’ın fütursuzluğu, pişkinliği, patavatsızlığı had safhadadır. CHP’den ‘yüz kızartan’ diye bahsediyor. Bunları söyleyenin ar damarı çatlamış olması gerekmektedir. Utan utan Başbakan...”

Ve son noktayı üstü örtülü kapatma davası ve Yüce Divan tehdidine getirerek ima yoluyla koyuyor Baykal:

Sözlerini “Erdoğan hakettiği sonu yaşayacak, hepimiz göreceğiz” diyerek noktalıyor Baykal. Bu cümlede kuşkusuz derin bir ima var. Muhtemelen kapatma davası, siyaset yasağı ve Yüce Divan tehdidine gönderme yapıyor.

Evet, iki lider de birbirine karşı giderek sertleşiyor. Sanki hem Baykal hem de Erdoğan bir süre önce uzlaşma çağrısı yapan sivil toplum örgütlerine inat bir duruşa geçiyorlar . Aralarında Odalar birliği, TÜSİAD ve işçi sendikalarının da yer aldığı çok sayıda sivil toplum örgütü ortak çağrı yaptı ya uzlaşın, birer adım geri atın dedi ye. İki lider de adeta uzlaşma mesafesini sıfıra indirebilmek için onar adım daha ileri gidiyor.

Acaba bundan ne umuyorlar?

Liderlerin bu tutumu hiç kuşku yok ki parti gruplarını birbirine karşı kemikleştirecek. Parti tabanlarını, seçmen kitlelerini de...

CHP ve AKP bundan ne kazanacak?



DİĞER YENİ YAZILAR