Uzlaşarak değil çatışarak seçim tercihi...

Sürecin başlamasına bugün itibariyle 19 gün kaldı. 19 gün sonra adaylık başvuruları başlayacak

Haberin Devamı

Sürecin başlamasına bugün itibariyle 19 gün kaldı. 19 gün sonra adaylık başvuruları başlayacak. Başta TÜSİAD olmak üzere sivil toplum örgütlerinin büyük bölümü ve sağduyulu kesimler bu kritik seçimin uzlaşmayla yapılması temennisini dile getiriyorlar. Ancak süreç yaklaştıkça bu temenninin tam aksi yönde gelişmeler yaşanıyor. İktidarla muhalefet arasındaki gerilim iyice yükseliyor. Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal birbirlerini çok ağır ifadelerle suçlamaya başlıyorlar. Sadece dün Meclis’te yapılan konuşmalara bakıldığında dahi tarafların uzlaşma zeminine ne kadar uzak durduklarını göstermeye yetiyor.

Belli ki bu kritik seçim için arzu edilen iktidar muhalefet uzlaşması artık hemen hemen imkansız. Aksine oldukça gergin bir ortamda ve oldukça tartışmalı bir biçimde yapacak seçimi parlamento.

Çünkü daha dün bile Başbakan Erdoğan CHP’yi ve Baykal’ı adını vermeden “siyaset dışı eğilimlere sığınmakla, anti demokratik arayışlara özlem duymakla” suçluyor.

Baykal’ın yanıtı, eleştiri ve suçlamaları da yenir yutulur cinsten değil. O da Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinin Türkiye’yi ne gibi tehlikeli karanlıklara itebileceğini anlatırken, “Anayasamıza ve demokrasimize en büyük sıkıntıyı Başbakan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi verir. Sayın Başbakan Anayasa’nın özünü içine sindirememiş, eline fırsat geçtiğinde, ortamı uygun bulduğunda Anayasa’nın özüne aykırı uygulamalar yapabilir” diyor.

Ardından da Erdoğan’la duygusal bir kavga içinde olmadıklarını söylüyor ve ekliyor:

“Mücadelemiz bir parti kavgası değil, CHP-AKP kavgası değil. Biz, Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı planının Türkiye için yanlış olacağı kanaatini anlatmaya çalışıyoruz. Verdiğimiz mücadele demokrasi ve anayasa mücadelesidir...”

Baykal her ne kadar kişisel değil, duygusal değil dese de iki liderin bir süreden beri izledikleri siyasal strateji ve üsluplarına bakıldığında sanki iktidar muhalefet ilişkileri 1970’li yıllardaki Ecevit-Demirel gerginliğini andırıyor. Böyle bir gerginlikten mutabakat çıkması elbette beklenemez. Zaten iki lider de sanki bu seçimi uzlaşarak değil, çatışarak yapmaya baştan karar vermişler gibi...

Deniz Baykal’ın bir başka yakınması, eleştirisi de adayın hala niye belli olmamasıyla ilgili. “Niye hala ortada aday yok?” diye eleştiriyor. Haklı olarak bu seçim sadece iktidar partisini, cumhurbaşkanını seçecek parlamentoyu değil tüm toplumu yakından ilgilendirdiğini söylüyor. Herkesin adayın kim olduğunu önceden bilmesi, tartışıp görüşünü ifade edebilmesi gerektiğini dile getiriyor.

Haksız değil. Cumhurbaşkanı parlamentoda çoğunluğu olan partinin yani AKP’nin oyları ile seçilecek. Ama AKP’nin cumhurbaşkanı olmayacak, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olacak. Onun için de tüm toplumu kucaklayacak, herkesin saygısına sahip bir isim olması gerektiğine kuşku yok.

Bütün bunlar doğru ama siyasal açıdan bir pratiği, geçerliliği olamayacağını da biliyor aslında Baykal. Bugüne kadar hangi seçimde cumhurbaşkanı adayı aylar öncesinden belli oldu ki?

Hiçbir zaman aylar öncesinden ilan edilmedi. Ama herkes aşağı yukarı tahmin etti. Örneğin 1989’da Turgut Özal adaylığını son anda açıkladı.

Süleyman Demirel de Özal’ın vefatının hemen ardından adaylığını açıklamadı ama hemen herkes aday olup seçileceğini tahmin etti.

Muhtemelen bu sefer de farklı olmayacak durum...

DİĞER YENİ YAZILAR