Meclis’in yaz tatili iki hafta sonra bitiyor. İki hafta sonra yine grup toplantıları, siyasi parti liderlerinin karşılıklı salvoları kaldığı yerden devam edecek. Aslında bu yaz tatili boyunca liderlerin birbirlerine yönelik salvolarında bir kesinti olmadı. Olağan grup toplantıları olmasa da buldukları her zeminde birbirlerine yüklenmeye devam etti genel başkanlar.
Şimdi tartışma yeniden parlamento çatısı altına taşınacak.
Acaba ne değişecek?
Muhtemelen fazla bir değişme olmayacak. Umut edilen yumuşama pek ihtimal dahilinde gözükmüyor. Hatta sertlik dozu belki biraz daha artacak.
Oysa yaz ayları boyunca yaşananlara bakıldığında ülkenin gündemi değil yumuşama, daha da ötesini, siyasal uzlaşmayı zorunlu kılıyor. Ülke gündemi öyle gerektiriyor ama iktidarıyla muhalefetiyle siyasi parti genel başkanların hesapları, öncelikleri, ne yazık ki ülke gündemi ile çelişiyor.
Türkiye’nin bugün bir numaralı gündemine tartışmasız biçimde terör, PKK ve Kürt meselesi oturmuş durumda.
İkincisi, bölgesel gelişmeler, Suriye’deki iç savaş, Türkiye için giderek ulusal bütünlüğe yönelik bir risk, hatta tehdit halini alıyor.
Avrupa Birliği, Kıbrıs sorunu, ekonomideki gelişmeler artık tümüyle terör ve Suriye başta olmak üzere bölgesel sorunların gölgesinde.
Özellikle terör ve Suriye başta olmak üzere bölgesel gelişmeler normal olarak siyasetin öncelikle çözüm üretmesi gereken ciddi sorunlar. Hem de sadece iktidar sorumluluğu taşıyan AKP’nin değil, bütün siyasi partilerin dert edinip ortak çözümde uzlaşmaları gereken sorunlar.
Artan terör eylemleri, artan şehit cenazeleri kamuoyunun bu yöndeki talep ve beklentilerini arttırıyor. Bugüne kadar sadece şehit cenazelerinde, cami avlularında bir araya gelebilen siyasi parti liderlerinin, devlet zirvesinin çözüm için de bir masa etrafına gelebilmeleri yönünde yoğun bir toplumsal talep olduğunun elbette siyasi parti liderleri de farkında.
Ama gelemiyorlar...
Hatta öyle ki, gelemedikleri gibi, bu yönde çağrı yapan, mutabakat bildirgesi açıklayan Meclis Başkanı Cemil Çiçek bile hem iktidarın hem de muhalefetin boy hedefi haline geldi.
Bu iyi niyetli, makul çağrıyı bile yaptığına yapacağına pişman edildi Cemil Çiçek.
Bahar aylarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun terör ve Kürt sorununun çözümü için toplumsal ve siyasal mutabakat girişimi de MHP’nin kapıyı kapatmasıyla sonuçsuz kalmıştı.
MHP’nin “Kürt meselesi” ifadesine öteden beri alerjisi olduğu biliniyor. Meseleyi sadece terör ve PKK’dan ibaret görüyor MHP. Zaten o nedenle de uzunca bir süredir iktidarın uygulamalarına destek veriyor. Terörün her ne pahasına olursa olsun güvenlikçi politikalarla üstesinden gelinebileceğini savunuyor. Demokratik açılım ve Kürt sorununa kalıcı çözüm projesini şimdilik rafa kaldıran hükümetin uyguladığı yöntemi destekliyor MHP. Terör örgütünün merkez karargahı niteliğindeki Kuzey Irak’ın Kandil bölgesine bayrak dikilmesi konusunda da hükümeti teşvik ediyor.
Oysa sorunun sadece bu yöntemlerle çözülemeyeceğinin Başbakan Erdoğan da partisi de farkında. Bir yılı aşkın süredir ağırlık verilen askeri önlemlerin sertleştirilmesindeki amaç, Kürt sorununun yine demokratik açılım süreçleriyle çözümün önünü açmaktı. Bu süreci tıkayan, sabote eden terör örgütünün cezalandırılması, belinin kırılması hedefleniyordu. Terör temizliğinin ardından örgütü silah bırakmaya ikna pazarlığı gelecek, demokratik açılım süreci hızlandırılacaktı.
Bu plan, süreç her ne kadar umulduğu gibi ilerlememiş olsa da hala devre dışı bırakılmış değil.
Ancak, her şeye rağmen en azından bundan sonra her şey yolunda gitse dahi kalıcı çözüme ancak toplumsal ve siyasal mutabakatla varılabileceği açık.
Peki siyasetin bu gerilimli kavgalı ortamından uzlaşmaya geçilebilir mi?
Çok zor. Ancak sorunun çözümü için de başka çare yok.
Her ne kadar siyasi hesaplar başka olsa da, ülke gündemi siyaseti uzlaşmaya zorluyor.
Ülke gündemi siyasi uzlaşmayı zorluyor...
Haberin Devamı