Libya’ya karşı Cumartesi günü akşam saatlerinde başlayan ve halen devam eden askeri operasyon doğal olarak Türkiye gündeminin de birinci maddesi.
Şu anda Ankara gelişmeleri izliyor, gerekli değerlendirmeleri yapıyor ve kısa, orta ve uzun vadeli yol haritasını çıkarmaya çalışıyor. Bunun için bir yandan içerde, ilgili kurumlarla (Dışişleri, Genelkurmay ve MİT) toplantı üstüne toplantı yapılırken diğer yandan da Başbakan Tayyip Erdoğan ilgili ülke liderleriyle telefon teması içinde. ABD Başkanı Obama, İngiltere Başbakanı Cameron ve bölge ülkelerinin liderleri ile görüşmelerini sürdürüyor Erdoğan.
Bu arada Ankara’da tartışılan ve yanıtı kamuoyu için de siyaset için de ciddi merak konusu olan soru şu:
- Libya operasyonu için geçen hafta Cumartesi günü Elysee Sarayı’nın şatafatlı salonlarında kurulan savaş masasına Türkiye neden davet edilmedi?
Önde gelen bütün NATO ülkeleri o masanın etrafındaydı. Hatta masada Katar ve Irak için bile birer sandalye ayrılmış olmasına karşın Türkiye acaba neden dışarda bırakılmıştı?
Türkiye’nin askeri operasyona soğuk baktığı bilgisi nedeniyle mi?
Ya da Başbakan Tayyip Erdoğan bir süre önce “NATO’nun orada (Libya) ne işi var” dediği için mi? Muhtemelen ikisi de değil.
Toplantıya ev sahipliği yapan, koalisyon güçlerinin liderliğini arzulayan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy muhtemelen Türkiye’nin başlangıçta bu işten uzak tutulmasını çıkarları için uygun gördüğü için.
Zaten Türkiye o masada olsaydı operasyonun özüne değil ama biçimine muhalefet edecekti.
Türkiye, Kaddafi’nin durdurulmasını başından itibaren istiyor. Başbakan Erdoğan doğrudan ve dolaylı olarak “çekil” çağrısı da yapmıştı Kaddafi’ye. Ve eğer Cumartesi günü harekat kararı alınıp Fransa’nın girişimiyle alelacele uygulamaya konulmasaydı, diplomasiye imkan tanınsaydı, Ankara bu noktada devreye girip Kaddafi’yi durdurma konusunda etkili bir rol üstlenebilirdi.
Ankara’nın bu yöndeki görüşü NATO platformunda açık açık ifade edildi. Uçuşa yasak bölgenin kapsamının geniş tutulması, hava operasyonlarının sivil kayıplara yol açması Türkiye’nin başlıca eleştiri konuları.
Ancak şimdi olay bu aşamayı çoktan geçmiş durumda.
Koalisyon güçleri artık Kaddafi diz çökünceye kadar bombalamayı sürdürmeye kararlı.
Bu noktada hükümetin “koalisyonun dışında kalmayalım, savaş masasında olmazsak sonra barış masasında da yerimiz olmaz” kaygısıyla operasyon için uçak filosu gönderme niyeti yok.
Öyle bir kaygısı da yok.
Ama hükümet, Libya’da bugün yaşanan gelişmelerden insani açıdan kaygı duysa da süreç içinde bu olayın çok da dışında kalmayacağını öngörüyor. Bir şekilde, gelecekteki bir aşamada Türkiye’ye kritik bir rol düşeceğinin farkında.
Bugünkü aşamada bile Batı ittifakındaki Libya’da hem yönetim nezdinde hem de isyancı gruplar nezdinde irtibatı ve itibarı olan tek ülke Türkiye. Hava operasyonları hedefine ulaştığında, Libya’nın yeniden yapılandırılması ve iç barışın sağlanabilmesinde Türkiye’nin bu konumu önemli bir avantaj.
Bugün Kaddafi’ye diz çöktürebilmek için Libya’ya bomba yağdıran güçlerin asıl planı da Kaddafi sonrasına ilişkin.
Libya’nın petrol ve doğalgaz rezervlerinin etkin ve güvenli biçimde işletilmesi. Ama ondan daha önemlisi de bugün bombalanıp tahrip edilen askeri varlık, silah ve cephane ile ülke altyapısının, limanların, havaalanlarının, otoyolların, kamu binalarının yenilenmesi. Doğacak muazzam pazardan aslan payını kapabilmek...
O nedenle Başbakan Erdoğan dün Mekke’de açık açık şunu söylüyor “NATO Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir. Yeraltı kaynaklarının, zenginliklerinin birilerine dağıtımı için değil...” Bakalım Erdoğan’ın bu çağrısı NATO’da karşılık bulacak mı?
Türkiye Libya masasının neresinde?
Haberin Devamı