Türban kararının kritik önemi...

Haberin Devamı

AKP hakkındaki iddianamenin açıklandığı geçen hafta Cuma günü akşam saatlerinden itibaren Türkiye’de kıyamet kopuyor. Anayasa hukukçuları, hukukçular, hukukçu olmayanlar, siyasi partiler, siyasetçiler, işçi ve işveren örgütleri, işadamları ve sokaktaki vatandaş herkes iddianameyi tartışıyor.

Beş yıldan fazla süredir Türkiye’yi idare eden ve 8 ay önceki seçimlerde de yüzde 47 oranında oy alarak iktidarını pekiştiren bir parti hakkında kapatma davası açılması elbette çok önemli olay ve bu olayın bu denli büyük yankı yapmış olması da son derece doğal.

Ancak doğal olmayan iddianamenin altında imzası olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın hedef adam haline getirilmesi.

Kapatılma iddianamesi ve riski ile karşı karşıya gelen iktidar partisinin sözcüleri başsavcıyı suçluyor, parti kapatılmasına ilke olarak karşı olan çevreler başsavcıyı suçluyor, iddianameyi yetersiz ve “zorlama” bulanlar başsavcıyı suçluyor.

Türkiye’de bugüne kadar aynı makam tarafından onlarca parti kapatma iddianamesi hazırlanmış, bunların büyük çoğunluğu kapatma ile sonuçlanmış, bir-ikisinde kapatmaya gerek görülmemiş, ama hiçbir dönemde hiçbir iddianame sonrasında başsavcılık makamı bu denli ağır eleştiri ve suçlamalara muhatap olmamıştı.

Çok değil birkaç ay önce aynı Cumhuriyet Başsavcısı, Meclis’te grubu bulunan bir başka parti, DTP hakkında iddianame hazırlayıp kapatma istemiyle dava açmıştı. “Bu çağda demokrasilerde parti kapatmanın ne kadar yanlış bir yöntem olduğu” yönünde cılız bazı itirazların dışında hiçbir eleştiri almamıştı.

Şimdi ise eleştiri ve suçlamalar çok ağır.

Ne suç işledi Cumhuriyet Başsavcısı?

17 Ocak 2008 günü türbanla ilgili anayasa değişikliği girişimi başlatıldığında bir uyarı mesajı yayınladı. Bu girişimin laiklik ilkesine aykırı olacağını iddia etti ve bu yüzden yakın geçmişte iki siyasi partinin kapatılmış olduğunu hatırlattı.

O zaman da bu çıkışı sert biçimde eleştirildi ve ne AKP ne de MHP bu uyarıyı ciddiye almadı.

Şimdi de anayasa ve yasaların kendisine verdiği görev ve yetki çerçevesinde iktidar partisi hakkında bir iddianame hazırladı. AKP’nin laiklik karşıtı eylem ve girişimlerin odağı haline geldiğini iddia etti.

Başsavcıyı eleştirenlerin büyük bölümü, iddianamenin eksik ve mesnetsiz olduğunu, AKP’yi yıpratmaya dönük bir girişim olduğunu öne sürüyorlar. Zaten öyleyse ve iddialar maddi dayanaktan yoksunsa reddedilir veya dava açılsa da AKP aklanır ve bu işten daha da güçlenerek çıkar.

Ancak iddialar her ne kadar zayıf ve tutarsız denilse de AKP açısından risk taşıyan bir olay var. Anayasa Mahkemesi’nde görülmekte olan türbanla ilgili anayasa değişikliğine ilişkin dava.

Bu dava söz konusu iddianame ile birlikte şimdi çok daha büyük önem kazanmış durumda. Bu davada verilecek bir iptal veya yok hükmünde kararının AKP iddianamesini çok tehlikeli bir hale getireceği kesin.

Böyle bir durumda başsavcının iddianamesi “iddia” olmaktan çıkacak ve Anayasa Mahkemesi’nin kesin tespiti haline gelecek. Aksi olursa da zaten en temel iddia baştan çökmüş olacak.

DİĞER YENİ YAZILAR