Türban gerilimi yeniden tırmanıyor...

Haberin Devamı

22 Temmuz seçimleri kuvvetli bir tek parti iktidarı çıkardı. Kilitlenen cumhurbaşkanlığı seçiminin önünü açtı ve Abdullah Gül AKP oylarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin
11. Cumhurbaşkanı seçilerek Çankaya’ya çıktı. Ama Türkiye 22 Temmuz öncesinin sorunlarını, sıkıntılarını aşamadı. Ne toplumsal kutuplaşma riski azaldı ne de kurumlar arasındaki güven bunalımının ve gerilimin dozu düştü.
Türkiye bir türlü normalleşemedi, temel sıkıntılarını aşamadı. Aksine devlet kurumları ile siyasi iktidar arasında inişli çıkışlı süregiden gerilime şimdi bir de kurumlarla Çankaya arasındaki limoni ilişki düzeni eklendi.
Türk Silahlı Kuvvetleri
gelişmelerden duyduğu rahatsızlığı hemen her platformda sembolik eylemlerle ifade ediyor.
“Ben bu durumu (Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığını) içime sindiremiyorum” diyor asker.
Muhtemelen bu gibi memnuniyetsizliklerin, yumuşak protesto tepkilerinin olabileceğini önceden hesaplamıştı iktidar partisi ve Abdullah Gül. Belki de Turgut Özal gibi onlar da “alışırlar” diye düşünmüşlerdi. Ancak bu kez alışma süreci çok daha sancılı geçecek gibi gözüküyor.
Sadece son iki günde askerle Cumhurbaşkanı arasındaki ilişkiden yansıyan görüntüler bile bu konuda hayli düşündürücüdür. Cumhurbaşkanı Gül’ün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gidişi, karşılanışı ve dönüşü çarpıcı görüntülere sahne oldu. Bu gezi sırasında Hayrünnisa Gül ile komutanlar arasında adeta köşe kapmaca oynandı.
Ankara’dan uğurlanışta Hayrünnisa Gül törenden önce uçağa bindi. Gül tek başına uğurlama heyetinin elini sıktı. Ancak Kıbrıs’a vardığında Ercan Havaalanı’nda Hayrünnisa Hanım’la birlikte uçaktan inecekleri için Korgeneral Hayri Kıvrıkoğlu alandaki karşılama törenine gelmedi. Eşsiz verilen yemeğe komutanlar katıldı ama eşli resepsiyona girmediler.
Dün Ankara’ya dönüşte yaşananlar da farksız. Ankara Valisi Kemal Önal,
4. Kolordu ve Garnizon Komutanı Korgeneral Aslan Güner, Belediye Başkanı Melih Gökçek uçağın merdivenlerine serilmiş halının sağında yerlerini almış Cumhurbaşkanı Gül’ün uçaktan inmesini bekliyorlar. Ancak kapı açılıp Gül eşi Hayrünnisa Hanım’la birlikte merdivenleri inmeye başlayınca Korgeneral Aslan Güner sırayı terkediyor.
Tepki, Cumhurbaşkanı’na veya Hayrünnisa Hanım’ın kişiliğine değil.
Tepki Hayrünnisa Hanım’ın türbanına. Anayasa Mahkemesi’nin 1989 yılında verdiği bir kararla “Siyasal İslamın Sembolü” olduğu hüküm altına alınan türbanın, devletin zirvesine çıkmasını, kamusal alana girmesini kabullenemiyor asker. O yüzden bu tür tatsız, hatta trajikomik görüntüler ortaya çıkıyor.
Ve türban sorunu serinkanlılıkla konuşulmadıkça, tartışılmadıkça, bir çözüme kavuşturulmadıkça yaşanan bu tatsızlıkların, bu gerilimlerin Türkiye’yi ciddi bir siyasi krize götürmesi hiç de ihtimal dışı gözükmüyor.
Türkiye’nin öncelikle “laiklik” ve “irtica” kavramları üzerinde ortak bir tanımda uzlaşması gerekiyor. Bugün bazı kesimlerin “var” dediği irtica tehlikesi siyasi iktidar açısından “yok”. Çünkü tanımlar farklı. Önce tanımlar arasında uzlaşmaya varmak, ardından türbanın gerçekten siyasal İslamın sembolü olup olmadığı noktasında uzlaşma sağlamak gerekiyor.
Bu uzlaşma zeminini yaratacak olan da siyasi iktidar. Fakat Başbakan Erdoğan şu ana kadar bu yönde umut verici bir adım atmış değil. Anayasa çalışmalarında bile en azından şu aşamada uzlaşma arayışını gerekli görmüyor Başbakan.

DİĞER YENİ YAZILAR