TÜİK rakamları ne diyor?

Haberin Devamı

Teğet” geçip geçmediği tartışmaları her ne kadar devam ediyor olsa da ekonomik krizin soğuk gerçeği açıklanan her resmi veri ile bir kez ortaya seriliyor.

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) adeta kötü haber merkezi haline gelmiş durumda. Dış ticaret verileri açıklanıyor; felaket. Büyüme rakamları öyle, işsizlik verileri iç karartıcı, sanayi üretimi istatistikleri ise her ay bir öncekinden kötü geliyor. Aylardan beri TÜİK’ten iyi haber gelmiyor.

Dün açıklanan üretim rakamları yine tahminlerin de ötesinde kötü çıktı. Şubat ayında Türkiye’nin toplam sanayi üretimi yüzde 23.7, imalat sanayi üretimi ise yüzde 25.9 düşmüş. Yani CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın seçim meydanlarında söylediği gibi sanayide her dört tezgahtan biri stop etmiş.

Türk sanayii bu denli ağır bir üretim düşüşünü bundan önceki hiçbir kriz döneminde yaşamadı. Hiçbir krizde bu kadar sert ve uzun süreli üretim düşüşleri yaşanmadı.

Başbakan’a göre “teğet geçen” küresel kriz, TÜİK’in verilerine göre Türk sanayiini neredeyse felç etmiş durumda. Bir yandan iç talebin dibe vurması, diğer yandan dış talepteki keskin daralma nedeniyle ihracatın yüzde 30’un üzerinde gerilemesi, özellikle son üç aydan beri sanayi üretimine çok ağır bir darbe indirmiş durumda.

2008 Aralık ayından itibaren son çeyrek toplu rakamları dikkate alınacak olursa bir yıl öncesine göre toplam sanayi üretimi yüzde 20.9, imalat sanayii üretiminde de yüzde 23.4’lük bir düşüş ortaya çıkıyor.

Bu durum, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 6.2 oranında küçülen gayri safi yurt içi hasılanın bu yılın ilk çeyreğinde ise çok daha fazla (muhtemelen çift haneli bir rakamda) küçüleceğinin habercisi.

Çünkü, sanayinin toplam gayri safi milli hasıla içinde yüzde 27 civarında paya sahip olduğu dikkate alındığında yüzde 20’nin üzerindeki bir üretim kaybı, tarım ve hizmet sektörlerinde hiç gerileme olmasa dahi milli gelirin yüzde 5-5.5 oranında küçülmesine yol açacak.

Sanayide meydana gelen bu boyuttaki üretim kaybı, ticaret ve ulaştırma başta olmak üzere hizmet sektörlerinin katma değerlerini de düşüreceği için Mayıs ayı sonunda açıklanacak olan birinci çeyrek milli gelir verilerinin iki haneli bir ekonomik küçülmeyi göstermesi sürpriz olmayacak.

Özetle bu yıl Türkiye büyüyemeyecek, fakirleşecek.

Dahası işsizlik sorunu iyice ağırlaşacak. İşsizlik oranlarında 2008’in son aylarında başlayan artış trendinin bu yılın ilk çeyreğinde artarak sürmesi kaçınılmaz gözüküyor. TÜİK bir hafta sonra Ocak ayı işsizlik rakamlarını açıklayacak. Tahmin etmek zor değil, işsizlikte de tarihi bir rekor kıracak Türkiye.

Bütün bu olumsuz gelişmelere karşı hükümet ne yapacak?

Başbakan Erdoğan “Bugüne kadar 53 tedbir aldık” diyor. Ama belli ki alınan tedbirler yaşanan soruna çare olmuyor. Ya sorun doğru teşhis edilememiş ya da tedbirler yanlış veya yetersiz. Belki de her ikisi...

Şimdi seçimler bittiğine göre hükümet artık daha fazla zaman kaybetmeden IMF heyetini Ankara’ya çağıracak.

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamalarına bakılırsa yeni stand-by’ın ana çerçevesi konusunda IMF ile en üst düzeyde mutabakata varılmış durumda. Türkiye IMF’den kuvvetli bir mali destek alabilecek. Böylelikle dış finansman sorunu çözülecek.

Ama mesele bununla bitmiyor. Sanayi üretimini ayağa kaldıracak, istihdamı koruyup işsizlik artışını durdurabilecek olan iç tüketim ve yatırım talebi nasıl canlandırılacak?

Bunun için de IMF’nin yol göstericiliğine mi ihtiyaç duyuluyor acaba?

DİĞER YENİ YAZILAR