En önemli demokratikleşme reformlarından biri olarak gündeme getirilen TCK değişikliği iktidar partisini fena halde çatlatmış durumda. AKP tabanında ve meclis grubunda var olup bugüne kadar pek açığa çıkmamış olan farklı eğilimlerin belirginleşmesi bakımından ceza yasası değişikliği ve bunun üzerindeki tartışmalar adeta turnusol kağıdı işlevini yerine getirdi. İktidar partisinin hem tabanında hem de tavanında ciddi çatlaklar oluştu. Eski tartışmalar ve kırgınlıklar da yeniden alevlendi.
Kritik tartışma konusu görünürde "zina" idi. Ancak iktidar kulislerinde konuşulanlara bakılırsa zinanın suç sayılıp sayılmayacağı sadece tartışmanın bir yüzü, gün ışığına çıkan kısmı. Krizin görünmeyen yüzü ise klasik Milli Görüş eğiliminin başkaldırısı. Partiye destek veren tarikat ve cemaatlerin karşılanamayan taleplerinin birikmesiyle başlayan isyan. Tarikat ve cemaatler milletvekillerini tahrik ediyor, milletvekilleri de parti yönetimine karşı ayaklanma sinyalleri veriyor. Birkaç haftalık zina tartışmasının özeti bu.
Hükümetin Kıbrıs, Güneydoğu ve Kürt politikasının tartışmaya açıldığı dönemde partideki "milliyetçi-muhafazakâr kanat" başkaldırmıştı. O dönemde 10 milletvekilinin imzası ile bir bildiri yayınlanıp, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün şahsında hükümet politikaları çok sert biçimde eleştirilmişti. Sayılarının 30 civarında olduğu söylenen milliyetçi-muhafazakâr kanadın bu çıkışı parti yönetimince not edilmiş ancak herhangi bir disiplin işlemi başlatılmayarak zaman içinde yaranın kapanması, çatlağın büyümeden tamiri yoluna gidilmişti.
Bu kez TCK tartışmaları sırasında katı Milli Görüşçü kanadın ayaklanması ise kolay geçiştirilebilecek gibi gözükmüyor. Aksine bu gelişme, orta vadede hükümet içinde ve partinin üst yönetiminde de derin izler bırakacak bir hesaplaşma veya ayrışmanın habercisi gibi...
Erdoğan kendini bağladı
TCK değişikliği tasarısının son anda geri çekilmesiyle krize dönüşen tartışmalar bugüne kadar hep zina düzlemi üzerinde yürüdü.
Ve en ilginç olanı da son sözü söylemesi gereken Başbakan Erdoğan'ın ilk sözü söyleyip, "Biz muhafazakâr bir partiyiz. Aile değerleri konusunda hassasiyetimiz vardır. O nedenle de zinayı suç kapsamına alıp hapis cezası getireceğiz" demesiydi.
Milli Görüşçü kanat, Erdoğan'ın bu şekilde kendisini bağlamasıyla taleplerinin kabul edileceğine inandı. Ama hafta başında Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in CHP lideri Deniz Baykal ile yaptıkları görüşmenin ardından "zinayı suç kapsamına almıyoruz, tasarıyı iki partinin uzlaşmasıyla çıkaracağız" açıklamasıyla şoka girdi. Milli Görüşçüler kendilerini fena halde aldatılmış hissettiler.
Tarikatların etkisi
İşte o an itibariyle AKP Meclis Grubu'nda ve AKP'ye yakın tarikat ve cemaatlerde hareketlilik arttı. Örneğin kulislere Fethullah Gülen Cemaati'nin
önde gelen bazı isimlerinin önceki gün Ankara'ya gelerek, AKP'nin bazı milletvekilleriyle görüştüğü ve "zina" dışında bazı olmazsa olmaz taleplerini ilettiği spekülasyonları yayıldı.
Kritik madde 220
Bu arada AKP'ye yakın yayın organlarında tasarı, temel hak ve özgürlükler konusunda eskiyi aratacak hükümler içerdiği savıyla sürekli eleştiriliyor. Eleştirilen hususlardan, kılık kıyafet ve din görevlilerinin propaganda yapmalarına getirilen cezalar uzlaşmayla yumuşatıldı. Fakat tasarının 220. maddesinde yer alan hükümler hâlâ önemli bir eleştiri konusu.
220. madde "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçunu ve verilecek cezayı tarif ediyor. Bu maddede yer alan 7. fıkra "Örgüt içinde hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır" diyor. 8. fıkra ise, "Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılır" hükmünü getiriyor. Bu iki fıkra AKP'deki bazı itirazcılar ve AKP'ye yakın aydınlar tarafından "kabul edilemez" bulunuyor.
Bu hüküm nedeniyle pek çok politikacı ve yazarın bölücülük veya şeriat düzeni propagandası ile suçlanabileceği kaygısı var...
Bu yoğun tartışma ve karmaşa ortamında Başbakan Erdoğan'ın karşı karşıya olduğu güçlük kendini ilk günden bağladığı zina konusunda viraj alamaması. Geri adım atsa da işi çok zor, atmasa da.
Geri adım attığında kendi tabanında ve Milli Görüşçü kanatta "Türbanda ve imam hatip meselesinde olduğu gibi yine zoru görünce geri adım attı" tepkisiyle karşılaşacak.
Geri adım atmaz, zinaya hapis hükmünü tasarıya koydurursa, o zaman da yine Milli Görüşçü kanattan şu eleştirinin geleceğini görüyor Başbakan ve kurmayları:
"Bunu yaparak iç kamuoyunu, kadın örgütlerini karşımıza alıyoruz, en önemli proje olarak gördüğümüz AB sürecini dahi riske atıyoruz. Peki, en temel talebimiz ve vaadimiz olan türban sorununun çözümü konusunda, imam hatipler konusunda niye geri adım attık? Ahlâki bir sorun olan zina konusunda bu direnç, bu hassasiyet niye?"
AB idealine yürekten bağlı liberal kanadın da sessiz kalmayacağı açık...
Evet, hangi yöne adım atılsa sıkıntı var artık. Milli Görüşçüler, milliyetçi muhafazakârlar ve liberaller olmak üzere üç eğilimli bir koalisyon niteliğindeki AKP'de artık bu eğilimler arasındaki fay kırıkları iyice açığa çıkmış durumda.
Erdoğan önceki gün tasarıyı Komisyona çekme talimatı vererek bu fay kırıklarının deprem oluşturmasını şimdilik önledi, zaman kazandı.
TCK AKP'nin fay hatlarını açığa çıkardı...
En önemli demokratikleşme reformlarından biri olarak gündeme getirilen TCK değişikliği iktidar partisini fena halde çatlatmış durumda
Haberin Devamı