Beşşar Esad rejimi bitti, bitiyor derken, Türkiye Suriye politikası ile ilgili bugüne kadar fazlaca tartışılmayan çok daha kritik, hayati önemde bir sorunla yüz yüze geldi: Kürt meselesi...
Özellikle geçen hafta Türkiye sınır hattı boyunca Esad güçlerinin çekilmesi, muhaliflerin sınır karakolları ve gümrük kapılarını ele geçirmeye başlaması, başlangıçta “rejim gidiyor, muhalifler kazanıyor” diye değerlendiriliyordu. Ancak işin aslının farklı olduğu yeni yeni ortaya çıkıyor.
Çünkü Akdeniz’de düşürülen uçak meselesinin ardından Türkiye’nin angajman kurallarını değiştirmesi üzerine belki de Esad planlı biçimde sınırdaki birliklerini geri çekmişti. Bu boşluğun da etkisiyle muhalifler fazla bir direnişle karşılaşmadan sınır bölgesinin kontrolünü ele geçirdiler.
Belki de Esad gelecekte neyle karşı karşıya geleceğini şimdiden Türkiye’ye göstermek istemişti.
Çünkü bugün itibariyle Türkiye’nin güney sınırı PKK kontrolündeki silahlı Kürt grupların elinde.
Öyle olunca da şimdi içerde Suriye politikası daha fazla sorgulanır durumda. Hükümete, özellikle de dış politikanın bir numaralı mimarı ve uygulayıcısı Ahmed Davutoğlu’na yönelik eleştiri dozu giderek artıyor.
Eleştirilerin haklı olup olmadığını elbette zaman gösterecek.
Fakat artık bu noktadan sonra Türkiye’nin geri adım atma, strateji değiştirme gibi bir eğilimi yok.
Çünkü hükümet çevreleri, Davutoğlu’na yakın isimler, karşılaşılan problemlere rağmen Türkiye’nin Suriye politikasının doğruluğu konusunda hiçbir kuşku duyulmaması gerektiğini söylüyorlar.
Ve hatta sınırda yaşanan gelişmeler, bazı yerlere PKK bayrakları çekiliyor olması da çelişki gibi gözüküyor ama politikanın doğruluğuna kanıt olarak gösteriliyor.
Bu konuda söylenenleri ana hatları itibariyle şu şekilde özetlemek mümkün:
- Türkiye gelişmeleri önceden görmüştür. Suriye’de mevcut Baas rejiminin devam edemeyeceği anlaşılmıştı. Hatta o nedenle de ilk günden itibaren Esad uyarılarak dönüşümü, ülkenin kademeli demokrasiye geçişini kendi kontrolü altında gerçekleştirmesi önerilmiş, bunun için Türkiye’nin her türlü desteği vereceği anlatılmıştı.
Ama Esad geleceği göremedi.
- Sadece iç muhalefet değil, dış dinamikler (en başta ABD) de bu rejimin ipini çoktan çekmişti.
- O noktadan sonra rejimin değişiminin hem Suriye halkına hem de bölgeye en az maliyetle, en az hasarla gerçekleştirilebilmesi için elinden geleni yaptı ve yapıyor Türkiye.
Peki Irak’tan sonra şimdi de Kuzey Suriye’de bir özerk Kürt bölgesi oluşması ve bu bölgede de PKK’nın üslenecek olması Türkiye için risk değil mi?
Elbette risk. Ancak, Türkiye’nin baştan itibaren aktif tutum alması bu riski doğurmuş değil. Aksine Türkiye izlediği politika ile, zamanında tutum alarak bu riski minimize edebileceği varsaydı.
Deniyor ki;
“Eğer Irak savaşında olduğu gibi, kenarda tarafsız durmayı tercih etseydik yarın Suriye’nin yeniden şekillendirileceği masanın da dışında kalacaktık. O zaman bu risk çok daha tehlikeli biçimde karşımızda olacaktı. Şimdi ise bugünkü istisnai gelişmelere bakmayın, Kuzey Suriye’de PKK kontrolünde bir özerk bölge oluşturulmasına izin verilmeyecek. Türkiye’nin istemeyeceği, Türkiye’nin milli çıkarlarına aykırı hiçbir gelişmeye izin verilmeyecek Suriye’nin geleceğinde...”
Evet eleştirilerin aksine hükümetin uyguladığı Suriye politikası ile PKK ve Kürt meselesi konusunda risk almadığı, aksine potansiyel riski önlediği görüşü hakim Ankara’da.
Suriye politikası ve Kürt meselesi...
Haberin Devamı