Sonuç bütün partileri memnun edebilir mi?

Haberin Devamı

Parti liderlerinin meydanlardaki konuşmalarına, üsluplarına bakılırsa, estirilen siyasi gerilime bakılırsa 29 Mart seçimleri tarihsel bir dönüşüme neden olacak.

Liderler öyle bir hava estiriyor ki sanki 30 Mart sabahı ya iktidar tartışılır hale gelecek yada muhalefetin beli kırılacak, sesi soluğu kesilecek.

Acaba gerçekten öyle mi olacak?

Hayır.

Gerçi, “Her seçim sürprizlere gebedir” diye beylik bir siyasi söz var ama 29 Mart akşamı sandıklar açıldığında öyle herkesi şok edecek bir sonuç çıkması ihtimal dışı olmasa bile son derece son derece zayıf bir ihtimal.

AKP’nin ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın baştan itibaren hesabı, 2007 genel seçimlerinde yüzde 46,6 olan oy oranını yüzde 50 duvarının üstüne çıkarmak; İzmir Büyükşehir Belediyesi ile sembolik önem taşıyan Ankara Çankaya ilçe belediyesini CHP’nin elinden almak, CHP’nin oy oranının 2007 seçimindekinin altında kalmasını sağlayarak ana muhalefetin sesini soluğunu kesmekti.

Aynı şekilde MHP’yi de 2007 seçimlerinde aldığı yüzde 14,3’lük oy oranının altına düşürdüğünde muhalefetin etkinliğinin büyük ölçüde kırılacağını düşünüyordu AKP kurmayları. Bir diğer önemli hedef de Güneydoğu’da Diyarbakır başta olmak üzere bugün DTP’nin elinde olan belediyeleri almaktı.

Böyle bir sonuç gerçekten de 30 Mart’tan itibaren ülkede siyasi hesap ve dengeleri değiştirmeye, muhalefetin
zaten zayıf olan etkinliğini iyice kırmaya yetebilirdi.

Ancak bugün seçim meydanlarından yansıyan hava da anket sonuçları da bu yönde bir işaret vermiyor.

Tam aksine muhalefetin bir ölçüde gücünü, oy oranını arttırarak bu seçimlerden çıkabileceği ihtimali daha yüksek gözüküyor.

Yerel yönetimleri belirleyecek olan bu seçimi, genel seçim havasına, bütün partiler için ölüm kalım mücadelesine sokan sadece iktidar partisinin ve Erdoğan’ın izlediği stratejinin bir sonucu değil. Muhalefet de stratejisini, “bu seçimin sonuçları, merkezi iktidarı da değiştirebilir” çerçevesine oturttu.

Gerçekten de Pazar günü eğer AKP, dramatik bir oy kaybına uğrar, İzmir’i alamadığı gibi İstanbul ve Ankara’da da büyükşehir belediyelerini kaybederse seçim sadece yerel yönetimleri değiştirmekle kalmaz. Merkezi yönetimi, yani AKP iktidarını da tartışmalı hale getirebilir. Ülke muhalefetin stratejisi doğrultusunda çok erken bir “erken seçim” havasına girebilir.

Ama bugün seçim meydanlarından öyle bir izlenim yansımıyor.

AKP bir miktar oy kaybına uğrasa, bazı il belediyelerini kaybetse dahi İstanbul ve Ankara’yı koruyabilirse (Ki, anket sonuçlarına bakılırsa fark büyük olmasa bile bu iki metropolü AKP’nin kazanması sürpriz olmayacak) fazlaca bir sorunla karşılaşmayabilir.

Bu durumda AKP birkaç puanlık bir oy erozyonunu normal iktidar yıpranması diye kabullenip yola devam eder.

CHP geçen seçimde yüzde 20,9 olan oy oranını 3-5 puan arttırırsa, “Başarılıyız, oyumuz yükseliyor” der, olağanüstü kurultay riskini savuşturur.

Aynı şekilde MHP de mevcut belediye sayısına birkaç il ekler ve Adana Büyükşehir Belediyesi’ni kazanabilirse “seçimin galibi biziz” diyebilir.

Böyle bir tablo, bütün partileri memnun eder. Her parti kendine göre bir başarı hikayesi çıkarabilir. Yani seçimin mağlubu olmaz ama çok sayıda galibi olur. Siyasi hayat, üç ay önceki gibi normal seyrinde devam eder.

Ama ya gerçekten anketlerin bugünden göremediği sürpriz sonuçlar çıkarsa? Büyükşehir belediyelerinden biri veya ikisi el değiştirirse?

İşte o zaman çok farklı bir siyasi iklime uyanır Türkiye, 30 Mart Pazartesi sabahı...

DİĞER YENİ YAZILAR