Sihirli çözüm yeni anayasa mı?

Haberin Devamı

Türkiye birkaç yıldan beri yeni anayasayı tartışıyor.

Özellikle de 12 Eylül 2010 referandumuyla gerçekleştirilen kısmi değişikliklerden sonra yengi anayasa adeta Türkiye’nin bütün sorunlarının üstesinden gelecek sihirli formül gibi sunuluyor.

Cumhurbaşkanı yeni yasama yılını açış konuşmasında Meclis’e öncelikli olarak yeni anayasa yapma tavsiyesinde bulundu.

Hatta yeni anayasanın temel çerçevesini de çizdi. Ki zaten 4 ay önce yapılan seçimler öncesinde de bütün siyasi partilerin seçmene yeni anayasa vaadi vardı.

Türkiye özellikle son 15 yıldan beri darbe anayasasını demokratikleştirme yönünde çok önemli adımlar attı. Ancak şu görüldü ki parça bölük düzenlemelerle anayasanın anti demokratik ruhunu değiştirmek mümkün değil.

Gerçekten demokratik, kişi hak ve özgürlüklerini, evrensel hukuku ön planda tutan, özgürlükçü bir anayasa elbette bütün toplumun ortak talebi.

Bu talebe siyasi partiler de duyarsız değil. Onun için şimdi Meclis’te bütün siyasi partilerin katılımıyla bir uzlaşma komisyonu veya Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in tanımıyla “Anayasa Hazırlama Komisyonu” oluşturuldu.

Komisyon Perşembe günü Cemil Çiçek’in başkanlığında ilk toplantısını yapacak ve çalışma usul ve esaslarını
belirleyecek.

Tabii ki esas olan uzlaşma. Uzlaşma ruhunu veya en azından görüntüsünü bozmamaya şimdilik bütün siyasi partiler özen gösteriyor. Formalitenin ötesinde bir anlam taşımasa da AKP’nin uzlaşma heyeti bütün siyasi partilerin genel merkezlerini ziyaret etti. Son olarak dün de BDP’deydi bu heyet. BDP görüşmesinde de ön yargısız, ön şartsız uzlaşma temennileri yinelendi.

Siyasi partiler arasında şu anda yeni anayasa konusunda adeta bir uzlaşmacılık yarışı var. Her parti, yeni anayasa için en uzlaşmacı partinin kendisi olduğu algısını kamuoyuna yerleştirmeye çalışıyor. Anayasa konusunda uzlaşmacılık bugün için artı puan.

Aksine hareket edenin, koşul getirmeye çalışan veya “Benim çoğunluğum var, istediğim şekilde anayasayı yapar referanduma götürürüm” diyenin yeni anayasayı sabote etmekle, ülkenin temel sorunlarını çözümsüz bırakmakla suçlanması işten bile değil.

O nedenle CHP tutuklu milletvekilleri sorununu bu konuda mesele yapmamaya özen gösteriyor. AKP ile yaptıkları ortak deklarasyonu, ortak irade beyanının gereğinin yerine getirilmesini istiyor ama bunu fazla mesele yapamıyor.

Çünkü uzlaşma için ön şart koşuyormuş konumuna düşmek istemiyor.

Aynı şekilde BDP “güven arttırıcı adımlar” diyor. Onlar da tutuklu milletvekilleri sorununu dile getiriyorlar.

Özgürlüklerin, sivil siyaset alanının genişletilmesi istiyorlar. Bunun için illa yeni anayasayı beklemek gerekmediğini söylüyorlar. Terörle Mücadele Yasası ve Ceza Yasası’nın ifade özgürlüğünü engelleyen hükümlerinin değiştirilmesini talep ediyorlar. Ama hemen eklemeyi de ihmal etmiyorlar: Bunlar ön şart değil. Komisyona üye bildirdik...

Özetle yeni anayasa demokrasi, temel hak, hukuk ve özgürlükler bakımından çok önemli.

Ama yeni anayasa için bugün partiler arasında görülen biçimsel uzlaşı yarışı, yarın işin esasına girildiğinde kaybolabilir. Örneğin millet ve vatandaşlık tanımı, laiklik tarifi, yargı ve yerel yönetimler ile ilgili düzenlemeler işi uzatabilir. Dahası bu kritik maddeler görüşülürken bugünkü uzlaşı havasının gerilimli, kavgalı bir ortama bırakması ihtimali de yok değil.

O nedenle bugünkü sorunları yeni anayasaya havale etmemek hayırlı olabilir. Örneğin tutuklu milletvekilleri sorunu yeni anayasa olmadan çözülemez mi?

BDP’nin sıkça dile getirdiği ifade özgürlüğününün önündeki engeller veya iki yıl önce başlatılan demokratik açılım projesi konusunda bazı somut adımlar da yeni anayasa olmadan da pekala atılabilir.

DİĞER YENİ YAZILAR