Seçim ekonomisi mi?

Bu yıl yapılacak iki kritik seçimden ilki Nisan ayı sonundaki cumhurbaşkanlığı seçimi, ikincisi de Kasım’da yapılacak olan milletvekili genel seçimi

Haberin Devamı

Bu yıl yapılacak iki kritik seçimden ilki Nisan ayı sonundaki cumhurbaşkanlığı seçimi, ikincisi de Kasım’da yapılacak olan milletvekili genel seçimi.

Normal olarak bugünün gündeminin ilk seçim, yani cumhurbaşkanlığı seçimi olması gerekiyor. Ancak bu noktada ilginç bir hava var Ankara’da. Başbakan Tayyip Erdoğan Nisan ayına kadar bu meseleyi konuşmayacağız dedi ve tartışmaya doğrudan müdahil olmuyor.

CHP ve diğer muhalefet ise hala “seçilirsin-seçilemezsin, ilk turda 367 olmazsa Anayasa Mahkemesi’ne giderim” tartışmasını sürdürüyor.

İlginç olan Tayyip Erdoğan’ın sergilediği tavır. Bir kere muhalefetin, daha doğrusu CHP’nin tehditlerini pek ciddiye almıyor Erdoğan. Kendinden, izlediği stratejiden son derece emin ve sanki bu meseleyi en azından kafasında bitirmiş izlenimi veriyor.

Erdoğan artık hükümetin icraat rotasını da tümüyle milletvekili genel seçimlerine çevirmiş durumda. O nedenle de ne Avrupa Birliği meselesi gündemin ilk sıralarına gelebiliyor ne de ekonomiyle ilgili reform programı.

Reform programı belli ki seçimlere, yeni hükümetin oluşumuna kadar askıya alınmış durumda. Bu durum yeni de değil, uzunca bir süreden beri hükümetin yapısal reformlardaki kararlılığı değişmiş gözüküyor. Bu özelleştirme programının uygulamasında, sosyal güvenlik reformunda da kendini gösteriyor, vergi düzenlemelerinde ve yeni teşvik vaatlerinde de...

IMF ile yürütülmekte olan stand-by programının temel taahhütleri arasında yer alan, bazı kritik özelleştirmeleri erteliyor. Örneğin, seçmeni olumsuz etkileyebileceği düşünülen elektrik dağıtım ihaleleri ve Halk Bankası’nın blok satışı gibi...

Sosyal güvenlik reformunu seçim sonrasına bırakıyor.

Ve bu arada popülizm kokan uygulamaları teker teker devreye sokuyor Erdoğan. 215 bin geçici işçiyi kamu sektöründe kalıcı işçi statüsüne geçiriyor.

Yine IMF’nin çok hassas olduğu teşvik sistemine el atıyor. İstihdam teşviğinin kapsamını genişletme konusunda çalışma başlatıyor. Halen 30 ve üzeri işçi çalıştıran işletmelere dönük olarak uygulanan istihdam teşviğini 10 ve üzeri işçi çalıştıran küçük işletmelere yaygınlaştırmak için düğmeye basıyor.

Dün özelleştirme İdaresi’nce gerçekleştirilen İstanbul Zincirlikuyu’daki Karayolları arsasının satış ihalesi de Erdoğan’ın yüzünü güldürüyor. Çünkü bu özelleştirmeden elde edilen 800 milyon dolarlık gelir de seçim yatırımı için harcanabilecek. Özelleştirme İdaresi’nce Hazine’ye aktarılacak olan bu para karayolu yatırımlarında kullanılacak. 800 milyon dolar da yaklaşık 500 kilometrelik bir duble yol demek...

Elbette bugüne kadarki uygulamalara bakarak hükümet seçim ekonomisi uyguluyor demek haksızlık olur. Ancak seçimlere henüz 8 aya yakın zaman var. Acaba geçen süre için ne gibi kararlar alınacak, ne gibi uygulamalara girişecek hükümet?

Son iki aydaki kararlara ve uygulamalara bakılacak olursa Erdoğan’ın “seçim ekonomisi uygulamayacağız” taahhüdüne sadık kalabilmesi güç gözüküyor...

DİĞER YENİ YAZILAR