“Reform” diye diye...

Haberin Devamı

“Reform” veya “reform mahiyetinde icraat”...

Kulağa hoş geliyor ve etkileyici bir sözcük. Biraz da o nedenle olsa gerek “reform”, 1980 sonrası iktidar olan bütün siyasetçilerin dillerinden düşürmediği bir sözcük.

Yapılan her önemli icraat reform diye tanımlanıyor. Bazıları için bu tanım şüphesiz son derece yerinde. Örneğin AB’ye uyum süreci çerçevesinde gerçekleştirilen demokratikleşme adımları, gerçekten reform tanımını fazlasıyla hak ediyor. Aynı şekilde 2001 krizi sonrasındaki ekonomide yapısal dönüşüm reformları...

Vergi reformu, kamu maliyesinde disiplini sağlamak için kamu reformu, sosyal güvenlik reformu...

Liste çok uzun...

Son yıllarda gerçekleştirilen vergi reformlarının sayısını hatırlamak mümkün değil. Aynı şekilde sosyal güvenlik sistemi ilk olarak 80’li yıllarda alarm vermeye başlamıştı ve Turgut Özal ilk sosyal güvenlik reformunu gerçekleştirmişti. Bugün hâlâ Meclis gündemindeki en tartışmalı tasarılardan birinin adı sosyal güvenlik reformu. Reform adı altında yapılan sosyal güvenlik yasası değişikliklerinin sayısı da az değil.

Aslında Türkiye’de gerçekleştirilen ekonomik reformların ya da adına reform denilen ekonomiyle ilgili yasal düzenlemelerin çoğu reform tanımı ve mantığına pek uymuyor.

Türkiye önce bir konuda işlerin kötüye gittiğini, sistem çöktükten, ekonomi krize girdikten sonra anlıyor ve bunu düzeltmek için yasa yapıyor. Bunun adına “reform yasası” deniyor. Bir iki yıl sonra işler düzelmeye başladığında sıkılıyor, bir reform yasası daha çıkarıyor ve sistemi yeniden bozuyor.

Sosyal güvenlik sisteminin çökmekte olduğunu gören Turgut Özal iktidarı, emeklilik yaş sınırlarını kademeli olarak kadınlarda 45, erkeklerde 50’ye çıkardığında Türkiye’de kıyamet kopmuştu “mezarda emeklilik” diye.

1992’deki DYP-SHP koalisyonu ilk iş olarak bir reform yasası çıkardı ve yeniden isteyen 38 yaşında emekli olabilir, noktasına gelindi. Ve sosyal güvenlik sistemi o noktadan sonra iflah olmadı. Şimdi yaş sınırı 60’a çıkarılmaya çalışılıyor.

Özetle bizde yanlışı düzeltmenin adı reform, bozmanın adı da reform, önce bozup sonra düzeltmenin adı yine reform.

1980’lerde Turgut Özal bütçe disiplini ve denetiminin dışında rahat harcama yapmanın yolunu “fon”ları keşfederek bulmuştu. O andan itibaren de kamu maliyesinin iki yakası bir araya getirilemedi. Kamu harcamalarında hesap kitap kalmadı. Fonlar öyle yaygınlaştı ki Meclis’in onayladığı devlet bütçesinden daha büyük bir hacme ulaştı.

Sistem krizle sarsılınca IMF’nin de baskısıyla 2000’lerin başında fon sistemi tarihe karıştı.

Ama kamu kaynaklarını denetimsiz, kontrolsüz kolayca harcayabilme hevesi siyasetçinin aklının bir köşesinde hep ukde kalmış olmalı ki şimdi tarihe karıştığı sanılan bu fon sistemi yeniden hayata geçirilmeye çalışılıyor.

AKP’lilerin verdiği bir yasa teklifi ile 20 milyar dolar bütçeli dev bir fon yaratılmaya çalışılıyor. Kamu gelirlerinin bir bölümü buraya aktarılacak ve bakan imzasıyla Meclis ve Sayıştay denetimi dışında ulaştırma ve altyapı yatırımlarına harcanacak.

İşte bu da kamu maliyesini bozmak, yozlaştırmak için bulunmuş bir reform formülü olsa gerek...

DİĞER YENİ YAZILAR