Özür ve tazminat yetmez...

Haberin Devamı

Türk savaş uçağının Akdeniz’in uluslararası sularında Suriye tarafından vurulması, Türkiye’yi, Kıbrıs olaylarından bu yana askeri ve diplomatik alanda en ciddi krizlerinden biriyle karşı karşıya bıraktı.

Ankara üç günden bu yana kritik saatler yaşıyor. Bir yandan kayıp pilotlara ve uçağın enkazına ulaşılmaya çalışılırken diğer yandan da yoğun bir diplomatik ve siyasi temas trafiği yürütülüyor.

Şu ana kadar Türkiye’nin bu krizi başarılı bir şekilde yürüttüğü söylenebilir.

Türkiye’nin yanısıra uluslararası hukuku da ilgilendiren bu olayın, uluslararası platformlara taşınması önemliydi. Bu bakımdan konunun bugün NATO’da 4. madde kapsamında ele alınacak olması önemli. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşınması konusunda da girişimler sürüyor.

Tabii bu konuda Suriye’ye her konuda arka çıkmaya devam eden Güvenlik Konseyi’nin iki daimi temsilcisi Rusya ve Çin’in tutumları kritik öneme sahip. Bu iki ülke ikna edilemediği sürece konunun Güvenlik Konseyi’ne götürülmesinin anlamı kalmıyor.

Bu açıdan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun üç günden beri aralıksız sürdürdüğü telefon diplomasisiyle, Türkiye’nin “ne yapalım oldu bir kere deyip, olayı küllendirmeye bırakmayacağı” dost - düşman, müttefik bütün önemli ülkelere net biçimde anlatılmış durumda.

Peki bu görüşmelerde Türkiye, daha doğrusu Davutoğlu mevkidaşlarından ne istiyor, ne bekliyor?

Bu soruyu dün bir yetkiliye sorduğumda şu kısa yanıtı verdi:

“Bu görüşmeler, bu diplomasi trafiği yanlış yorumlanmamalı. Sayın Bakan, hiç kimseye, hiçbir ülkeye ‘aman araya girin, Suriye özür dilesin’ falan demiyor. Sayın Bakanın söylediği şu: Bakın olayın özü budur. Bu olayı Türkiye sineye çekmeyecek. Bunun bölgede ciddi sonuçları olur. Bunu bilin...”

Olayın tarafı ve sorumlusu Suriye ile ise yazılı olarak verilen nota dışında bir temas yok.

Türkiye’nin “şimdiye kadar olması gerekirdi” diye beklediği olmazsa olmaz koşul şu:

Suriye, önce yaptığının yanlışlığını kabul edip özür dilecek. Tazminat ödeyeceğini taahhüt edip ödeyecek.

Bu yeterli mi?

Hayır...

Ankara bu olayı, üstü özür ve tazminatla kapatılamayacak kadar önemli ve ciddi bir sorun olarak görüyor.

Suriye’deki Baas rejimi ve Beşşar Esad, düne kadar halkına zulmeden, ağır insan hakları suçu işleyen bir diktatörlük rejimi olarak değerlendiriliyor, rejimin değişmesi, dönüşmesi için baskı uyguluyordu. Bugün ise Türkiye açısından buna ek bir başka nokta daha ön plana çıkmış durumda:

“Bu son olay göstermiştir ki Suriye artık Türkiye açısından ciddi bir güvenlik riskidir...”

Hükümetin değerlendirmesi bu. Bu değerlendirme Dışişleri Bakanı Davutoğlu tarafından görüştüğü tüm yabancı ülke bakanlarına da iletiliyor.

Bu güvenlik riski nasıl bertaraf edilecek?

Akla hemen askeri seçenek, savaş geliyor. Ama hayır. Suriye’ye savaş ilan edilmeyecek. Öncelikle Suriye üzerindeki baskının şiddeti arttırılacak. Rejimin canını yakacak ciddi bazı yeni önlemler, yaptırımlar uygulamaya sokulacak. Ki önümüzdeki dönemde kademeli biçimde uygulamaya konulacak yaptırımları Başbakan Tayyip Erdoğan’ın partisinin bugünkü grup toplantısında açıklaması bekleniyor.

Bu arada, İran’ın Suriye’nin özür dileyip tazminat ödemesi ile bu meselenin kapatılması yönünde bazı diplomatik girişimler yürüttüğü, önümüzdeki günlerde beklenen özür açıklamasının gelebileceği belirtiliyor.

Ancak Ankara’da bugün hakim olan havaya bakılırsa özür ve tazminat zaten cepte. Suriye bunu en kısa zamanda yapacak.

Fakat meselenin bununla kapanması mümkün değil. Suriye rejimi er geç “bedel” ödeyecek. Belki bugün değil, bir hafta, bir ay sonra ama uygun görülen bir zamanda Suriye’ye örnek bir ceza kesilecek.

DİĞER YENİ YAZILAR