CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun terör ve Kürt sorununun çözümü konusunda başlattığı hamlede kritik nokta Başbakan Tayyip Erdoğan’ın öneriye ne yanıt vereceği idi.
Günlerdir nefesler tutuldu ve bugünkü Erdoğan - Kılıçdaroğlu zirvesinden çıkacak sonuç beklendi. Sürpriz çıkmadı dünkü görüşmeden.
En azından Başbakan için “reddedilemeyecek bir teklif”ti Kılıçdaroğlu’nun ortak çözüm önerisi. Öyle de oldu. “Diğer muhalefet partileri de ‘evet’ derse biz varız” dedi Başbakan Erdoğan.
Hatta daha da ileriye götürdü ve eğer MHP katı tutumunu sürdürürse o zaman AKP ile CHP’nin ortak bir “istişare komisyonu” oluşturabileceklerini söyledi. Görüşme sonrasında her iki taraftan da temkinli bir iyimserlik havası yayıldı.
Bu görüşme en azından iktidarla anamuhalefet arasında var olan kavga, gerilim havasını yumuşatmış, bir anlamda bahar esintisi başlatmış oldu.
Bu görüşmenin olumlu geçmiş olması elbette Kılıçdaroğlu formülünün işleyeceği anlamına gelmiyor. Formülün işleyebilmesi, Meclis’te “Toplumsal Mutabakat Komisyonu” oluşturulabilmesi için MHP ve Devlet Bahçeli’nin de ikna edilmesi gerekiyor.
Ancak, Bahçeli’nin hem önceki gün partisinin grup toplantısında yaptığı sert ve suçlayıcı konuşma, hem de dünkü açıklaması kapattığı kapıyı kolay kolay aralamayacağını gösteriyor.
Buna rağmen CHP, MHP’yi ikna için çaba harcayacak.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loloğlu, dünkü görüşmenin ardından bilgi verirken MHP’nin sürece dahil edilebilmesi konusunda “umudumuzu muhafaza ediyoruz” dedi ve şöyle devam etti:
“MHP, ‘Benim önerim şudur’ derse, değişikliğe hazırız. Yeter ki, bu konunun içinde olacağı adımı atsın. MHP’nin katkısı önemlidir. İkna süreci sadece bizim işimiz değil, diğer partilerin de kendilerine düşeni yapması gerekir. Sayın Bahçeli’nin ifade ettiği görüşleri komisyona gelip ifade etmesini istiyoruz. Girişimlerimizden asla vazgeçmeyeceğiz...”
Özetle CHP umudunu ve ikna çabalarını sürdürecek.
Aslında MHP ve Bahçeli’nin öteden beri izlediği siyasal çizgiden bir sapma yok. “Kürt sorunu” sözünü duymak bile istemiyor MHP. Bu da anlaşılabilir bir durum.
Ama öte yandan Türkiye’nin 30 yıla yakın bir süredir çıkmaza saplanmış bir terörle mücadele sorunu var. Bugün muhtemelen Bahçeli de kabul edecektir ki Türkiye’nin karşıya olduğu en temel sorun bu. Akan kanın durdurulması, ülkede huzur ve istikrarın sağlanması.
Bundan daha önemli sorunu yok ülkenin. Öyle ki bu sorun yeni anayasadan bile öncelikli olmak durumunda. Bugün siyaset, 15 yıl önce, 30 yıl önce, 40 yıl önce 52 yıl önce olmuş darbeleri araştırmak için ortak komisyon oluşturabiliyor da niye karşı karşıya bulunduğu en temel en yakıcı sorunla ilgili ortak komisyon oluşturamıyor? Bunu anlamak zor.
“Bu bir yıkım projesi, çöküş projesi” diyerek geçiştirilebilecek bir durum da değil.
Bahçeli’nin itirazı var ise CHP sözcülerinin de ifade ettiği gibi oluşturulacak komisyonda bunu dile getirebilir. Hatta komisyona katılarak oradan kendilerince yanlış, tehlikeli karar önerileri çıkmasını da engelleyebilir.
Görüşme imkanı bulabilirse muhtemelen Kılıçdaroğlu da bu ve benzeri ifadelerle Bahçeli’yi masaya çekmeye çalışacak ama zor...
Bahçeli “hayır”da diretirse, görüşmeye bile yanaşmazsa ne olacak?
Üç partili mutabakat komisyonu olmayacak iş. Ki zaten onu Başbakan da Kılıçdaroğlu da düşünmüyor bile.
İkinci alternatif Başbakan Erdoğan’ın önerdiği AKP ile CHP arasında istişare komisyonu oluşturulması, terör ve Kürt sorununun çözümüne yönelik kritik adımların bu komisyonda iktidar ve anamuhalefet partilerinin mutabakatı ile belirlenmesi...
Mantıklı, akla uygun bir öneri ancak acaba CHP bunu göze alabilir mi?
CHP şimdilik bu alternatifi düşünmek bile istemiyor. Bahçeli’yi ikna etme konusunda hala az da olsa umutları var.
MHP ikna edilebilir mi?
Haberin Devamı