Avrupa Birliği'nden müzakere takvimi alabilmek için büyük çaba harcayan hükümet, ilerleme raporunun yazım aşamasına kadar Kopenhag siyasi kriterlerinde en küçük bir eksiklik kalmamasına özen gösteriyor.
Bu bağlamda gereken anayasa değişiklikleri büyük ölçüde tamamlandı. Bu değişikliklere bağlı demokratikleşme yasalarının da bu yasama dönemi sonuna kadar yetiştirilmesi öngörülüyor.
Ancak işin sadece anayasa ve yasa değişiklikleri ile bitmediğini elbette hükümet de biliyor ve uygulamadaki eksikliklerle yaşanan sorunların da ortadan kaldırılması için gereken düzenlemelerin bir an önce yerine getirilmesine çalışılıyor.
Uygulamadaki hassas konulardan biri radyo ve televizyonlarda Kürtçe yayın ve eğitim konusuydu.
Bu konu Katılım Ortaklığı Belgesi'nde, "Kültürel çeşitliliğin sağlanması ve kökenlerine bakılmaksızın tüm vatandaşların kültürel haklarının teminat altına alınması. Mevcut tedbirlerin uygulamaya konulması ve erişime engel olan tedbirlerin ortadan kaldırılması yoluyla, radyo-TV yayınlarına Türkçe dışındaki dillerle etkili bir erişimin temin edilmesi" paragrafı yer alıyor.
Bu kriterleri karşılamak için Ecevit hükümeti döneminde başlatılan, "farklı dil ve lehçelerde yayın ve eğitim" yapılabilmesine ilişkin mevzuat düzenlemeleri bu hükümet döneminde büyük ölçüde tamamlandı.
Ancak konuya ilişkin olarak çıkarılan RTÜK yönetmeliğinde bazı hassasiyetler dikkate alınarak yerel radyo ve televizyonlara bu tür yayınlar için izin verilmedi. Ulusal özel kanallar da ticari ve diğer kaygılarla Kürtçe ve başka dilde bir yayın yapmayınca hükümet, TRT'yi devreye sokmak zorunda kaldı.
TRT'de dünkü Boşnakça yayının ardından perşembe gününden itibaren de Zazaca ve Kirmanca lehçelerinde Kürtçe yayınlar başlayacak. Zaman içinde bu yayınların yerel özel kanallara bırakılabileceği düşünülüyor.
Kürtçe yayın ve eğitim dışında uygulamaya ilişkin bir başka kritik konu da Heybeliada Ruhban Okulu.
Ruhban Okulu'nun açılması konusunda sadece AB'den değil, hatta ondan daha fazla ABD'den gelen bir talep var. Hükümet sadece AB konusunda değil, diplomatik ilişkilerde Türkiye'nin karşısına sıklıkla çıkan Ruhban Okulu sorununu çözmek istiyor.
Ancak formül bulmakta zorlanıyor. Ruhban Okulu'nun İstanbul Üniversite İlahiyat Fakültesi'ne bağlı yüksek okul statüsünde faaliyet göstermesi en makul çözüm olarak ortaya atılıyor fakat bunu da Fener Rum Patriği kabul etmiyor.
Patrikhane, Ruhban Okulu'nun YÖK sisteminin dışında; bağımsız, özerk ve kendi belirleyeceği kontenjanlar çerçevesinde yabancı uyruklu öğrenci kabul edebileceği bir yapıda olmasını istiyor.
Bu talepler de Anayasa'nın yüksek öğrenimi düzenleyen 130, 132. maddeleri ve daha da önemlisi Türkiye'nin derindeki bazı hassasiyetleri ile çelişiyor.
Hükümetin formül arayışları devam ediyor. Anayasa değişikliğine gerek kalmaksızın yasa veya yönetmelik değişikliği ile bir orta yol bulunup bulunamayacağı araştırılıyor.
Her açıdan zor ve hassas bir konu...
Kürtçe tamam, Ruhban Okulu için formül aranıyor...
Avrupa Birliği'nden müzakere takvimi alabilmek için büyük çaba harcayan hükümet, ilerleme raporunun yazım aşamasına kadar Kopenhag siyasi kriterlerinde en küçük bir eksiklik kalmamasına özen gösteriyor
Haberin Devamı