Krize Gül müdahalesi...

Haberin Devamı

“... Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.”

Bu hüküm, Anayasa’nın cumhurbaşkanının görevlerini düzenleyen 104. maddesinin birinci fıkrasında yer alıyor.

Peki bugün devlet organları, anayasal kurumlar düzenli ve uyumlu mu çalışıyor?

Hayır. Aksine sürtüşmenin ötesinde tam bir çatışma durumu söz konusu.

Türk Silahlı Kuvvetleri, yüksek yargı organları ve üniversitelerle siyasi iktidar arasındaki güven bunalımı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın AKP’nin kapatılması istemiyle iddianame hazırlamasıyla iyice derinleşmiş, yüksek yargı ile hükümet arasındaki ipler iyice gerilmişti.

Son aylarda yaşananlar, aslında ülkede zaten var olan gerilim ve siyasi krizin giderek devlet krizine dönüşme noktasına geldiğini gösteriyor. Siyasi iktidarla anayasal kurumlar arasında adı konmamış bir savaş durumu var.

Gelişmelerin bu aşamaya, krize dönüşmemesi için Cumhurbaşkanı’nın çoktan devreye girmesi gerekiyordu.

Ama giremedi...

Aslında gelişmelerden Cumhurbaşkanı Gül’ün de fazlasıyla rahatsızlık duyduğuna hiç kuşku yok. Ancak geçmiş konumu ve kapatma iddianamesinde adının geçiyor olması Cumhurbaşkanı Gül açısından ciddi kısıtlar getiriyor.

Siyasi gerilimin düşürülmesi için devreye giremiyor çünkü ana muhalefet partisi CHP ile ilişkisi kopuk. CHP, protestoyu sürdürüyor, Çankaya’ya karşı boykot uyguluyor.

Ayrıca hükümetle, iktidar partisi ile kavgalı devlet kurumlarının da Cumhurbaşkanı’na karşı güçlü güven duyguları beslediğini söyleyebilmek güç.

Bunlar Gül’ün temel görev ve yetkileri bakımından elbette sıkıntı. Ama Gül, bu sıkıntıların doğabileceğini seçilmeden önce de seçildiği zaman da elbette biliyordu. Ve zaman içerisinde bu sıkıntıları giderebileceğini, ilişkileri normalleştirebileceğini, karşılıklı olarak güven duygularını pekiştirebileceğini öngörüyordu.

Fakat gelişmeler Gül’e bunun için yeterli zamanı tanımadı. Siyasi kriz çok erken çıktı.

Uyumu bozulan devlet çarkının işleyişinde ciddi sıkıntılar başgöstermeye başlayınca, gelişmelerin devlet krizine doğru gittiği açıkça ortaya çıkınca Cumhurbaşkanı Gül dün önce bir yazılı açıklama yaparak bütün kurumlara itidal çağrısında bulundu. Ardından da Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’i Çankaya Köşkü’ne davet etti.

Yazılı açıklamanın ardından dün RTÜK’ün Çankaya Köşkü’ndeki ödül töreninden sonra verdiği resepsiyonda gazeteciler Cumhurbaşkanı Gül’e soru sorma imkanı da buldu. Çok soru soruldu ama Cumhurbaşkanı, soruları dolaylı ve üstü kapalı yanıtlarla geçiştirdi.

En çok “Başbakan’la da görüşecek misiniz? Başbakan’ı da uyaracak mısınız?” diye soruldu.

Gül, bu soruların çoğunu duymazdan geldi, gülümsemekle yetindi. Söyledikleri şöyle özetlenebilir:

“Meclis Başkanı ile görüştüm. Başbakan’la haftalık olağan görüşmelerimiz var. Orada konuşuyoruz. Ben söyleyeceklerimi yazılı açıklamamda söyledim. Daha fazla konuşursam polemik olur. Daha fazla bir şey söylersem yanlış anlaşılır, onun için üstü kapalı söylüyorum. Daha fazla konuşmak istemiyorum. Konuşursam çok farklı yerlere çekilebilir...”

Evet, Cumhurbaşkanı tartışmanın daha fazla boyutlanmaması için şimdilik açık konuşmuyor. Tarafları Çankaya Köşkü’ne davet ederek yüz yüze uyarı ve telkin süreci başlatıyor. Önce devlet organları arasında ateşkes sağlamayı, ardından da zaman içinde uyumu yeniden tesis etmeyi hedefliyor.

İşi çok zor...

DİĞER YENİ YAZILAR