Kritik eşik DTP davası...

Haberin Devamı

Türkiye, 20 yılı aşkın süredir devam eden bölücü terörle mücadelede son derece kritik bir sürece girdi. Belki de ilk defa bitirici sonuç alma noktasına çok yaklaşıldı.

ABD’nin Kuzey Irak’taki yerel Kürt idaresi üzerindeki baskısı sonuç vermeye başlamış durumda. Barzani ve ekibi bu sefer işin ciddiyetinin farkında.

Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın da ifade ettiği gibi “terör örgütünün yalıtılması, yalnızlaştırılması” konusunda önemli mesafe alındı. ABD’nin yanısıra Avrupa Birliği dahi Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde gerçekleştireceği, sınırlı ve sivillere zarar vermeyecek bir askeri harekata karşı çıkmıyor.

Bu önemli bir aşama.

Her ne kadar Avusturya başta olmak üzere bazı AB üyesi ülkeler kırmızı bültenle aranan terör örgütü mensuplarını önce yakalayıp sonra serbest bırakıyor olsalar da genelde Türkiye’nin terör mücadelesine ilk kez samimi bir destek havası olduğu gözleniyor.

Bu durum, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın önceki gün Brüksel’de yaptığı görüşmeler sırasında da net biçimde görüldü. Onun için de Türkiye’nin terör mücadelesine anlayışlı bir yaklaşım, bir destek havası hakim.

Avrupa’da AB’de kafaları karıştıran konu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın DTP hakkında açtığı kapatma davası.

İşte bu dava önemli. AB ile ilişkiler bakımından önemli olduğu kadar Avrupa’nın Türkiye’nin terörle mücadelesine yaklaşımı açısından da önemli. İçerde aklı başında herkes bu davanın niye açıldığını biliyor. Bu dava, hukukun, anayasa ve yasaların gereği. Başsavcı, anayasa ve yasaların kendisine verdiği görev ve sorumluluk çerçevesinde iddianamesini hazırlayıp Anayasa Mahkemesi’ne sundu. Kararı elbette Anayasa Mahkemesi verecek. İddiaları yerinde görüp bu partiyi kapatıp, bazı yönetici ve milletvekillerine siyaset yasağı getirebileceği gibi, farklı bir karar da verebilir. Kapatmayabilir, ihtar verebilir. Hukukun, yasaların gereği neyse o olacak. Bu son derece doğal.

Ancak, bunun doğal olduğunu Avrupa kamuoyuna ve AB’ye kabul ettirebilmek pek kolay değil. Dışişleri Bakanı Babacan’ı Brüksel görüşmeleri sırasında en fazla zorlayan konu da bu oldu zaten. Terörle mücadeleye, sınır ötesi operasyona itiraz yok aksine destek var, bu mücadele anlayışla karşılanıyor. Babacan’ın bütün muhatapları bunu söylüyor ama hemen ardından konu DTP’nin kapatılma davasına getiriliyor. Parti kapatmanın AB açısından kabul edilemez bir sonuç olduğu söyleniyor.

Genişlemeden sorumlu Komiser Oli Rehn basın toplantısında da ifade etti. DTP’lilerin terörle, terör örgütü ile aralarına mesafe koyamamalarının kabul edilemez olduğunu söyledi. Ama aynı şekilde parti kapatmanın da kabul edilemeyeceğinin altını çizdi.

Belki PKK’nın ve bazı DTP’lilerin stratejisi de buydu, işi bu noktaya taşımaktı. Bir yandan kitle tabanındaki erozyonu durdurabilmek, diğer yandan da Türkiye’yi AB ve batı kamuoyu nezdinde zor durumda bırakabilmek için bilinçli biçimde yargıya “bu partiyi kapatın” diye bol miktarda delil ve malzeme verdiler.

Parti kapatılırsa, Avrupa kamuoyuna ve AB’ye dönüp, “görüyorsunuz Türkiye bize legal siyaset imkanı tanımıyor” diye şikayet edecekler, terör örgütünü, haklı bir davanın direnişçileri olarak göstermeye çalışacaklar.

Gelinen bu noktadan sonra bu propogandanın tam olarak hedefe ulaşması olası değil. Ama şimdiden kafa karışıklığı yaratmış durumda.

O nedenle de DTP’yi kapatma davası

iç kamuoyu açısından olduğu kadar dışarısı için de kritik...

DİĞER YENİ YAZILAR