Hiçbir şey yapmaz, iktidar hiçbir sıkıntı yaşamadan, hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eder.
Aslında bu durumu, yani hiçbir şey olmayacağını, dün Deniz Feneri davasıyla ilgili köstebek iddiasına ilişkin dosyasını açıklayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da biliyor. Ama iddiasını Meclis çatısı altında kayda geçirmek istiyor.
Kılıçdaroğlu, geçen dönemde İçişleri Bakanlığı görevinde bulunan şimdiki Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın Deniz Feneri soruşturması sırasında zanlılara polis baskını olacağını iki gün önce haber verdiğini iddia ediyor.
Kılıçdaroğlu, normal bir demokraside adı böyle bir olaya karışan bakanın değil kabinedeki görevine devam etmek, siyasette bile kalamayacağını söylüyor.
Acaba bizde de öyle mi olacak? Beşir Atalay, yarın kabinedeki görevinden istifa mı edecek?
İhtimal dışı...
Zaten dün, Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının hemen ardından bu konuda gerekli açıklamayı yaptı Beşir Atalay.
İddiaların “külliyen yalan ve iftira” olduğunu belirterek Kılıçdaroğlu’nu mahkemeye vereceğini söyledi.
Bir de hazırlık soruşturması ile ilgili o dosyanın Kılıçdaroğlu’na nasıl sızdırıldığının hesabını da soracak Atalay.
Kılıçdaroğlu’nun işi çok zor. Şimdi bu köstebek iddiasını kanıtlamak durumunda...
Nasıl kanıtlayacak?
Geçmişte de örneği çokça görüldüğü gibi bizde bu tür iddialar, delilleri veya delil sayılabilecek veriler, ne kadar güçlü olursa olsun, eğer muhalefet tarafından ortaya atılıyorsa sonuç vermiyor. Olay, bir süre sonra unutulup gidiyor.
Çok olsa gensoru veya Meclis araştırması önergesi verebiliyor muhalefet. Ama o da iktidar çoğunluğunun oyları ile kapatılıyor. Herhangi bir işlem yapılamıyor.
Geçmişte de iktidarlarla ilgili olarak Meclis’in denetim görevini yapabildiği pek görülmedi. (Bir iki istisnai örnek vardır; Turgut Özal dönemindeki İsmail Özdağlar gibi. Ama onlar da Başbakan’ın talimatı ile mümkün olabilmiştir.)
Tayyip Erdoğan’ın yöntemi Turgut Özal’dan farklı. Bazı bakanlarla ilgili iddialar çok konuşulmaya başlanmışsa buna duyarsız kalmıyor Erdoğan.
Anlatılanlara göre Başbakan Erdoğan, kendi yöntemleriyle bir araştırma soruşturma yaptırıyor. Bunun sonucunda eğer kuşkuya düşerse, kafasında “acaba” soruları belirirse o bakan bir süre sonra koltuğu kaybediyor.
Yani, “kol yen içinde kırılıyor”...
Yasama denetimi yerine Başbakan’ın kendine has yöntemiyle yaptığı “özdenetim” esas oluyor bu durumda.
Zaten sadece AKP döneminde değil, önceki dönemlerde de yürütmenin yasama tarafından denetimi ancak iktidarı kaybettikleri zaman mümkün olabiliyor.
Anayasada yazılı olmasına, siyasetçilerin sık sık tekrarlamalarına rağmen bizde kuvvetler ayrılığı kuralı ne yazık ki işlemiyor, işletilmiyor.
Öyle olunca da yürütme yasamayı da yönlendiriyor, gerektiğinde yargıyı da kontrol edebiliyor.
Çünkü, adı, anayasadaki tarifi, “kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasi” olsa da fiilen “başbakanlık” sistemi işliyor Türkiye’de.
Acaba, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “tartışılmasında fayda var” dediği “başkanlık” sistemine geçilse, kuvvetler ayrılığı kuralı daha sağlıklı işleyebilir mi?
'Köstebek' bombası hükümeti sarsar mı?
Haberin Devamı