Kod adı devrim

3 kuvvet komutanının peşpeşe yaptığı konuşmalarda dikkati çeken kilit bir sözcük var: ‘devrim’. Daha önce kullanılmayan bu sözcük artık bugün çok şey anlatıyor

Haberin Devamı

3 kuvvet komutanının peşpeşe yaptığı konuşmalarda dikkati çeken kilit bir sözcük var: ‘devrim’. Daha önce kullanılmayan bu sözcük artık bugün çok şey anlatıyor

Orgeneral Hilmi Özkök’ün emekliye ayrılması ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri’nde ciddi bir üslup değişikliği olacağı herkesçe bekleniyordu. Merak edilen yeni dönemin, yeni üslubun dozu ve siyasi iktidarla ilişkilere yansımasının nasıl olacağıydı.

Bu merak da aslında önce Kara Harp Okulu’nda Orgeneral İlker Başbuğ’un, ardından önceki gün Hava Harp Okulu’nda Orgeneral Cömert’in, dün de Deniz Harp Okulu’nda Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu’nun konuşmalarıyla büyük ölçüde giderildi.

Hiç kuşku yok ki komutanların bu çıkışı tesadüfi değil. Muhtemelen 30 Ağustos’tan bile aylar önce yapılan kurmay değerlendirmelerinde planlanmış, ana çerçeve o zaman hazırlanmıştı.

Her üç konuşmada da dikkati çeken kilit sözcük “devrim”. Daha önce Türkiye’de sosyalist ideolojinin jargonu olduğu gerekçesi ile 12 Eylül’de literatürden “devrim” sözcüğü çıkarılmıştı. 1980 sonrası dönemde komutanlar, devrim yerine “inkılap” sözcüğünü kullanmaya özen gösteriyorlardı. Şimdi yeniden “devrim” sözcüğüne dönüldü. Ki bu sözcüğün kapsamını, ne anlamda kullanıldığını da Orgeneral Başbuğ açıkladı.

Üç kuvvet komutanının arka arkaya yaptığı konuşmalarda Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen “Türk Devrimi” nin kazanımlarını koruma ve kollama kararlılığı açık ve net biçimde sergilenmiş oldu.

İKİ TEMEL KIRMIZI ÇİZGİ
Bu ihtiyaç niye duyuldu? Niye komutanlar arka arkaya çıkıp bu konuşmaları yaptılar?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iç tehdit değerlendirmesinde öteden beri çok temel iki hassasiyeti, iki kırmızı çizgisi vardır: İrtica ve bölücülük...

Oramiral Karahanoğlu, dünkü konuşmasında bu hassasiyeti ifade ederken şu saptamayı yaptı: “Asla unutmayınız ki bazı güçlerin demokrasiyi bir paravan olarak kullanmak suretiyle karanlık emellerine ulaşma hesaplarını devam ettirdikleri bir Türkiye’de, laiklikten ve üniter yapıdan taviz vermek ülkede onarımı mümkün olmayacak hasarların çıkmasına sebebiyet verebilecektir.”

Bu paragrafın hemen ardından, “laiklik, ben gidiyorum demez” diye uyarıyor ve bugünkü ortamda duyulan kaygıyı da şu sözlerle ifade ediyor:

“Hele bugün, fertlerin dinden esinlenen duygu ve düşüncelerinin siyasete yansımasını normal bir durum, sosyolojik bir olgu olarak gören bir zihniyetin de etkisi ile laiklik karşıtlarının güç kazandığını ve laikliğin yavaş yavaş yıpratıldığını görmenin bizleri düşündürmesi gerektiği kanaatindeyim.”

GERİYE GİDİŞ KANAATİ
Konuşmanın kilit noktası da burası zaten.

Türk Silahlı Kuvvetleri bugün ülkedeki bazı gelişmelerden şiddetli rahatsızlık duyuyor. Bu rahatsızlık yeni de değil. Orgeneral Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı döneminde de vardı. Ancak o zaman rahatsızlıklar belki daha yumuşak bir tonda ve farklı platformlarda dile getiriliyordu.

Bugün ise farklı. Muhtemelen orduda, “geriye gidiş”, “laiklik ilkesinin aşındırılması” olarak değerlendirilen sürecin hızlanarak devam ettiği kanaati hakim. “Cemaat ve tarikatların giderek yaygınlaşması ve güçlenmesi; ticari hayattan eğitim alanına ve medya alanına kadar güçlü yapılanmalar içine girmeleri, bu yapılanmaların teşvik görmesi ve siyaseti yönlendirme kapasitesine erişmiş olması” yönündeki saptama kaygıyı daha da artırmış olmalı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt liderliğindeki komuta kademesinin izlediği yöntem ve üslup şöyle özetlenebilir:

* İlgili resmi platformlarda görüş ve öneriler yetkili mercilere ve hükümete iletilir, önlem alınması beklenir.

* Aynı zamanda da tüm kurumlar, sivil toplum örgütleri devrimin kazanımlarını korumak için irticaya karşı topyekün mücadeleye çağrılır.

* Bu arada duyulan hassasiyetler, kaygılar, görüş ve değerlendirmeler kamuoyu ile de paylaşılır.

İşte dinlediğimiz bu konuşmalar, görüş ve değerlendirmelerin kamuoyu ile paylaşımı...

DİĞER YENİ YAZILAR