Kimin yargısı?

Haberin Devamı

Yargıya güven konusu hemen her dönemde şu veya bu ölçüde tartışmalıydı; ama hiçbir zaman son dönemdeki kadar değil.

Tartışma artık yargıya güven sorunun ötesinde, yargının siyasallaşıp siyasallaşmadığına kadar gidiyor. Güven duygusu iyice zedeleniyor.

Oysa Türkiye sırf bu sorunu çözmek amacıyla bir yıl önce çok tartışmalı bir anayasa değişikliği ve referandum süreci yaşamıştı.

Eski sistemde “Tarafsız değil. Derin devletin, askerin etkisiyle ve belli siyasal ön kabullerle hareket ediyor, karar alıyor” diye acımasızca eleştiriliyordu yüksek yargı.

Hakim ve savcı atamaları nedeniyle, hükümetle HSYK arasında yılda en az iki kez rutin kriz yaşanıyordu. Kritik davalarda ve bu davalarla ilgili savcı ve hakimler konusunda Adalet Bakanlığı ile HSYK sık sık hasım duruma geliyordu.

Eski yapının eleştirilecek çok yönü vardı. Altyapı yetersizliği, yeterli sayıda hakim ve savcı atanamamış olması elbette eleştirilebilirdi. Davaların uzaması, geciken adalet de önemli bir eleştiri konusuydu.

En önemlisi de antidemokratik diye (veya AB istiyor diye) kaldırılan DGM’ler’in yerine oluşturulan özel yetkili mahkemeler de ciddi bir eleştiri ve yakınma konusuydu.

Evet, eski yapı, normal ve sürdürülebilir değildi.

Peki yapılan anayasa ve yasa değişikliklerinden sonra gelinen nokta..?

Daha da tartışmalı ve sakıncalı...

Şimdiki durumda, HSYK yeni yapısıyla hükümetle ve Adalet Bakanlığı ile son derece uyumlu...

Üye sayısının artmasıyla birlikte iktidarın Anayasa Mahkemesi ile de bir sorunu kalmadı.

Yargıtay ve Danıştay’da üye sayılarının artması da bu iki kurumla siyasal iktidarı barıştırdı.

Özetle yargının yeni yapılanmasından siyasal iktidar ve ona destek verenlerin pek bir şikayeti kalmadı. Ama ya geri kalan kesimler? Muhalefet, muhalif olan toplum kesimleri? Onlar açısından da artık Türk yargısı gerçekten tarafsız ve bağımsız mı?

Muhalefete göre bugün yargı baştan sona siyasi iktidarın kontrolü altında. Ve ne yazık ki toplumun önemli bir bölümünün algısı da bu yönde. Ve bu algıyı pekiştİrecek pek çok örnek olay var bugün tartışma gündeminde.

O nedenle yeni adli yıl açılış töreninde Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar’ın konuşmasındaki ve Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu’nun yayınladığı mesajdaki eleştirileri dikkate değer.

Her iki başkan da Deniz Feneri davası savcılarının görevden alınmasını eleştiriyor, gündemdeki bazı davalardan, özel yetkili mahkemelerin uygulamalarından örnekler veriyor.

Ve şu çarpıcı saptamayı yapıyor Ankara Barosu Başkanı Feyzioğlu: “Son aşamasına getirilen bir soruşturmada (Deniz Feneri) üç savcının, haklarında Adalet Bakanı’nın soruşturma izni gerekçe gösterilerek aynı anda görevden alınması toplumda yargının siyasi iktidarın etkisinde olduğu algısını maalesef güçlendirmiştir... Yargının siyasi iktidara bağımlı olduğu algısı devam ettiği sürece, adalet mülkün temeli olmayacaktır...”

Yargıtay Başkanı Nazım Kaüynak da bazı şikayet ve eleştirilerini dile getirdi. Kaynak’ın “yargı bağımsızlığı” konusunda kayda değer bir şikayeti olmadığı anlaşılıyor. Yapılan anayasa ve yasa değişiklikleri ile Türk yargısını bağımsız ve tarafsız bir yapıya kavuşturulduğunu mu düşünüyor yoksa hükümeti kırmamak için mi bu kritik tartışma konusuna girmiyor?

DİĞER YENİ YAZILAR