Genel Başkanlık koltuğuna dün oturan Kemal Kılıçdaroğlu’nun işi zor değil ama sanıldığı kadar kolay da değil.
Çünkü çıtayı oldukça yükseğe koydu Kılıçdaroğlu. Yüzde 40’la iktidar hedefi...
İmkansız değil ama zor bir hedef. Bunun için lafla değil, gerçekten de çok şeyi değiştirebilmesi gerekiyor.
Değişim, sadece parti yönetimindeki isimlerin bir kısmını değiştirmekle bitmiyor. Önemli olan söylemi, siyaset yapma biçimini değiştirebilmek.
Bunları yaparken, partide yeniden bir birleşme, toparlanma dönemi açmaya, eski küslükleri, kırgınlıkları gidermeye çalışırken yeni kırgınlıklara, küskünlüklere yol açmaması önem taşıyor.
Daha da önemlisi CHP’yi, “sözde değil özde halk partisi” konumuna nasıl dönüştürecek?
70’li yıllarda Bülent Ecevit döneminde “Bu düzen değişmeli” sloganı ile yola çıkan CHP, son yıllarda, özellikle de AKP’nin iktidar olduğu son 8 yıllık süreçte tam aksi bir noktaya geldi. CHP’nin genetiğindeki refleksler harekete geçti ve “Cumhuriyetin temel değerlerini koruma ve kollama” kaygıları CHP’yi eski, klasik devlet partisi konumuna itti.
Ülkenin içinde bulunduğu koşulların zorlamasıyla, AKP’ye karşı duyulan kaygılarla CHP hep devletin, kurulu düzenin savunucu rolünü üstlenmek durumunda kaldı.
İktidardaki AKP, kurulu düzene karşı muhalif, mağdur rolünü oynarken, CHP ise halkçı değil, devletçi yönü ağır basan, hatta devletle özdeşleşen bir imaja büründü.
Kılıçdaroğlu, kurultayda yaptığı konuşmasında yeni dönemde CHP’nin bu imajını değiştireceğinin sinyallerini verdi.
Tabii ki CHP’nin politikası, ideolojik çizgisi, programı tümden değişecek değil. Ama önümüzdeki günlerde en azından söylem bazında bir eksen değişikliği görülebilir.
Yani bir yandan AKP’yi devlete, egemenlere ve kurulu düzene karşı mazlumların temsilcisi rolünden indirmek, diğer yandan da CHP’yi yeniden özgürlükçü açılımların, sol değerlerin, emekten yana, ezilenlerden yana konumlandırabilmek.
Kılıçdaroğlu’nun kurultay konuşmasının satır aralarında yeni dönemde bu yöndeki söylem ve eylemlerin öne çıkacağının ipuçları da var aslında. Ancak tabii ki bunun altının doldurulması gerekiyor.
Örneğin kayıt dışı ekonomi, sigortasız, kayıt dışı işçi çalıştırmanın önlenmesi ve sendikalaşmanın desteklenmesi nasıl bir programla gerçekleştirilecek? Kamu kesiminde taşeronlaşmaya nasıl son verilecek?
Bu sorulara belki bugün Zonguldak’ta açıklık getirebilir Kılıçdaroğlu. Ki zaten sosyal güvenlik ve çalışma hayatı kişisel uzmanlık alanlarından biri...
İkincisi yeni anayasa ve gerçek demokratikleşme.
Ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Türkiye’nin en önemli sorunu” diye tarif ettiği Kürt meselesi...
Bu konularda CHP’nin düne kadar olan duruşunu, yaklaşımını ne ölçüde esnetebilecek Kılıçdaroğlu?
Acaba SHP döneminde hazırlanan Kürt raporunu güncelleştirip yeni bir açılım önerisi getirebilecek mi?
Bu soruların yanıtları önemli. CHP’yi yüzde 40’lar düzeyinde bir oy oranına taşıyabilmek için sadece iktidarın politikalarını eleştirmenin, sadece yolsuzlukların üstüne gitmenin yetmeyeceğini elbette Kılıçdaroğlu ve ekibi de biliyor.
Türkiye’nin temel sorunları ile ilgili yeni ve somut şeyler söylemek gerektiğini de...
Ama nasıl ve ne zaman?
Kılıçdaroğlu, CHP’de neleri değiştirecek?
Haberin Devamı