Kıbrıs'la ilgili çözüm planından artık dönüş yok. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla dün BM'ye gönderilen taahhüt mektubunun ardından artık 24 Nisan'daki referandum bekleniyor. Referandum sonuçlarını TBMM'nin onayına sunma taahhüdünü verdi Başbakan.
Erdoğan hükümeti, Kıbrıs'ta çözüm konusunda başından itibaren kararlıydı. Hükümetin elinde hep iki senaryo vardı: Çözüm senaryosu ve çözümsüzlük alternatifi.
Çözümsüzlük alternatifi Türkiye'nin ve KKTC'nin önüne son derece karanlık bir tablo koyuyor ve sürdürülebilirliği çok güç gözüküyordu. Şimdi verilen tavizler, çözümsüzlük alternatifinde kaybedileceklere bakılınca adeta kazanım gibi kalıyor.
Onun için hükümet başından itibaren hep şu soruları sıraladı, hem kendi içinde hem de Annan planına yönelik itirazlara yanıt olarak:
■ "1 Mayıs'tan sonra mevcut durumu sürdürebilir miyiz? Dünyada Türkiye'den başka hiçbir ülkenin tanımadığı KKTC varlığını ne kadar devam ettirebilir?
■ Türkiye'ye ilhakın yaratabileceği sorunları göğüsleyebilir miyiz? Çözümsüzlük durumunda Türkiye AB'den tarih alabilir mi?"
Sorular bu çerçevede uzayıp gidiyor...
Onun için hükümet, muhalefetin ve KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın görüşlerinin aksine, varılan çözüm planının bugünkü koşullar altında Türkiye ve KKTC açısından elde edilebilecek en iyi sonuç olduğuna inanıyor.
MGK'dan da "Takdir hükümetindir, dikkatli olun" mesajını aldıktan sonra Hükümet artık geriye dönüp bakmıyor. "Neler eksik kaldı? Derogasyonlar ilerde başımızı ağrıtır mı ağrıtmaz mı?" sorularını geride bırakmış durumda hükümet.
Ve 24 Nisan'da yapılacak olan referandumun da KKTC tarafında yüksek oranlı bir "evet'le sonuçlanması arzu ediliyor.
Aslında bundan fazla bir kuşkusu da yok hükümetin. Konuştuğumuz bakanlar, "Bu önemli değil, karizmatik lider Denktaş'a rağmen Kıbrıs Türkleri bu plana 'evet' diyecektir. Bundan şüphe duymuyoruz" diyorlar.
Toplum bölünmesin
Kaygı duyulan konu ise referandum kampanyasının nasıl geçeceği...
Kırıcı bir kampanyanın, Ada'daki Türk toplumunun keskin bir kamplaşma ve çatışma ortamına sürüklenmesinin önüne nasıl geçilebileceği üzerinde duruluyor artık.
Referandum kampanyası sırasında "evet - hayır" cepheleşmesinin keskinleşmesi, Türk toplumunun ikiye bölünmesi ve karşılıklı ağır suçlamaların geleceğe dönük olarak onulmaz yaralar açması, Türk toplumunun birliğinin bozulmasının ilerde yaratabileceği sorunlar şu anda kafaları kurcalıyor.
Bunun için de anahtar isim kuşkusuz Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş. Denktaş'ı ikna etmek için çaba harcanıyor ama ikna edilemeyeceği de biliniyor.
Başbakan Erdoğan'ın önceki gün akşam Denktaş'la yaptığı görüşmede de bu konunun gündeme geldiği ifade ediliyor. Fakat, çözüm formülüne itirazlarını ve kırgınlığını gizlemeyen Denktaş'ın, referandumda "evet" yönünde bir eğilim göstermesi sözkonusu olmayacağı gibi, tarafsız kalması ihtimalinin de bulunmadığını biliyor Erdoğan. Zaten görüşmeden de somut bir sonuç çıkmıyor, nezaket görüşmesinin ötesine geçemiyor buluşma. Yine de toplumda iz bırakacak keskin cepheleşmeler oluşmamasına özen gösterilmesi gerektiği yönündeki temennilerini iletiyor Denktaş'a.
Aslında Kıbrıs davasına hayatını adamış, deneyimli lider Denktaş'ın bütün bu sakıncaları Tayyip Erdoğan'dan da Abdullah Gül'den de çok daha iyi bildiğine hiç kuşku yok.
Acaba nasıl bir strateji izleyecek Denktaş?
Kıbrıs'ta cepheleşme kaygısı...
Kıbrıs'la ilgili çözüm planından artık dönüş yok. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla dün BM'ye gönderilen taahhüt mektubunun ardından artık 24 Nisan'daki referandum bekleniyor
Haberin Devamı