“Popülizm yapmadık, yapmıyoruz. Ülkenin ve ekonominin gerekleri ne ise ona göre hareket ediyoruz...”
Ülkeyi idare eden veya idare etmeye talip olan siyasetçilerin hemen her seçim döneminde dile getirdikleri beylik ifade özetle böyle olagelmiştir.
Ama yine hemen her seçim döneminde kampanya siyasi partilerin popülizm yarışına sahne oluyor. Durum şimdi de farklı değil.
Geçmiş dönemlerde popülizm yarışının ekonomiyi tahrip edecek boyutlara vardırıldığı ve sonuçta topluma çok ağır bedeller ödetildiği görüldüğü için belki son dönemlerde daha ölçülü gidiliyor. Partiler birbirlerini “Kaynağı nereden bulacaksın?” diye sorgulayıp, desteksiz atışların önüne geçmeye çalışıyorlar. Özellikle de iktidar partisi AKP bu noktada çok hassas. Muhalefetin vaatlerini “kaynakları yok” diyerek boşa çıkarmaya çalışıyor.
Yarışın fitilini CHP ateşledi. Genel Başkan seçildiği günden itibaren partisinin seçmen tabanını nasıl genişleteceği üzerinde çalışan Kılıçdaroğlu, farklı bir politik açılıma yöneldi.
Laiklik ekseni üzerinden yürütülen iktidar mücadelesini terketti.
Kılıçdaroğlu önce şu saptamayı yaptı:
“Sosyal devlet ilkesi en az laiklik ilkesi kadar önemlidir. İzlenen politikalar Türkiye’de sosyal devleti bitirmiştir...” AKP’nin bugüne kadar çok eleştirilen yoksullara kömür, makarna vb. yardım yöntemleri öteden beri eleştiriliyordu. AKP’nin bu yöntemle kendine bağımlı bir seçmen tabanı oluşturduğu, yoksulluğu sömürdüğü, sadaka kültürünü egemen kılmaya çalıştığı iddia ediliyordu.
Ancak, her ne kadar eleştirilse de bu yöntemin iktidar partisine ciddi oranda oy kazandırdığı da kabul ediliyordu.
O nedenle de CHP ilk seçim bombasını bu konu üzerinden patlattı.
“Yoksullara yardımı sadaka anlayışı ile değil, hak olarak vereceğiz” dedi CHP. Seçim kampanyasının ilk vaadi olarak “Aile Sigortası-ASKUR” sistemini ilan etti.
Başbakan Erdoğan, hükümet üyeleri ve AKP sözcüleri çok sert eleştirdi CHP’nin bu vaadini. “Kaynağı yok” dediler. CHP ve Kılıçdaroğlu’nu “popülizm” yapmakla suçladılar.
Ama CHP’nin aile sigortası sistemi, yoksul ailelere, 600 liradan başlayıp 1.200 liraya kadar aile yardımı yapacağı vaadi seçmen tabanında karşılık buldu.
O nedenle şimdi AKP de dahil bütün partilerin seçim beyannamelerinde artık aile yardımı var.
“Biz yoksul kesime bu yardımı zaten yapıyoruz” diyen AKP, düne kadar CHP’yi kaynağı yok diye eleştirirken şimdi “Biz daha fazlasını veririz” diyor. Aile Sigortası sistemine karşı Aile Destek Projesi-ASDEP vadediyor. CHP’nin verdiğinin daha fazlasını taahhüt ediyor. Yeni evlenecek yoksul çiftlere 20 yıl taksitli konut ve ev eşyası vaat ediyor.
MHP’nin taahhüdü de farklı değil. Yoksullara “Hilalkart” yöntemiyle MHP de aile yardımı vereceğini söylüyor. Hatta Numan Kurtulmuş’un Has Partisi de yoksullara aile yardımını benimsemiş durumda.
1970’li, 80 ve 90’lı yıllarda siyasetçilerin gözü genellikle kırsal kesimin üzerinde olurdu. Seçim dönemlerinde çiftçi ve köylü akla gelir, destekleme kapsamındaki tarım ürünlerinin fiyatları açık arttırmaya çıkarılırdı.
Hatta 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in tarımsal destekleme fiyatları konusundaki, “Kim ne veriyorsa 5 lira fazlasını veririm” taahhüdünün partisi DYP’ye iktidar, kendisine de Çankaya yolunu araladığı söylenebilir.
Belli ki şimdi artık sonucu kırsal kesimin oyları tayin etmiyor. TÜİK verilerine dayanılarak türetilen rakamlara göre 15 - 16 milyon civarındaki yoksul nüfus muhtemelen seçim sonucu üzerinde daha tayin edici bir etki yapacak. Öyle ya, bu sayı en az 7 - 8 milyon oy demek...
Kampanyanın gözdesi yoksullar...
Haberin Devamı