Irak’a “Suriye modeli” niye uygulanamıyor?

Haberin Devamı

Bölücü terör eylemlerinin tırmanışa geçmesi ile birlikte Ankara’da çözüm ve çözümsüzlük üzerine üretilen formül ve senaryolar da çeşitlenmeye başladı.

Birbiri ardına gelen şehit haberleri tüm toplumun olduğu kadar elbette siyasetçilerin de yüreğini yakıyor. O yüzden de Türkiye’nin teröre karşı izlemesi gereken hareket tarzı üzerindeki tartışmalar zaman zaman seçim tartışmalarının dahi önüne geçiyor.

Bu konuda muhalefet hükümeti, hükümet de muhalefeti suçluyor. Muhalefet partilerinden “derhal Kuzey Irak’a girelim” gibi sonuçları iyi hesaplanmamış önerilerin yanı sıra ayağı yere basan, gerçekçi öneriler de geliyor aslında.

Örneğin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın dün Radikal’den Murat Yetkin’e söylediği, “Irak’a da Suriye modeli uygulansın” formülü gibi...

Baykal’ın “Suriye modeli” dediği, 1998 yılında bölücü örgütün lideri Abdullah Öcalan’ın bu ülkeden kapı dışarı edilmesiyle noktalanan sert baskı politikası.

Bu uygulamayı o dönemin Başbakan’ı Mesut Yılmaz’dan dinlemiştik iki hafta önce.

“Suriye modeli” bir devlet politikasının sonucuydu. Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan bir kararın dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakanı Mesut Yılmaz, Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu ve Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in planlı ve koordineli açıklamaları ve sınıra birlik kaydırmalarla sonuç alınmıştı.

O gün devletin zirvesinde tam bir uyum ve kararlılık hakimdi. Suriye’ye şu mesaj çok net ve etkili biçimde verilmişti o gün:

“Bölücü terör örgütüne yardım ve yataklık yapıyorsun. Bunu yapma, ülkende barındırdığın örgüt liderini ya bize teslim et ya sınırdışı et. Aksi halde sonuçlarına katlanırsın. Gelir biz alırız...”

Suriye bu baskıya iki ay dayanabildi. Türkiye’nin ciddi ve kararlı olduğunu anlayınca Öcalan’ı ülkeden çıkardı ve PKK yuvalarını dağıttı. Sürecin sonunda da Öcalan Afrika’da paketlenerek bugün tutulduğu hücreye getirildi.

1998’de Türkiye bunu başardı.

Peki bugün Irak’a karşı Suriye’ye uygulanan baskı politikası niye gerçekleştirilemiyor?

İki nedenle yapılamıyor: Birincisi o dönemde Suriye’ye karşı ABD’nin desteği de güçlü bir biçimde Türkiye’nin yanındaydı. Bugün ise ABD, Irak’taki işgalci güç ve Irak’ın sınır güvenliğinden kendisini sorumlu sayıyor.

Ama ikinci neden bundan çok daha önemli. Bugün devletin zirvesinde ne yazık ki 1998 yılındaki uyum ve kararlılıktan eser yok. Dahası bugün devletin zirvesi, belki de Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş kadar birbiriyle uyumsuz. Bugün Cumhurbaşkanı ile Başbakan adeta kavgalı, küs bir görüntü sergiliyor. Başbakan, “Bana bağlı” dediği Genelkurmay Başkanı ile Kuzey Irak’a askeri harekat, sınır ötesi operasyon konularını medya aracılığıyla konuşuyor. Askerle hükümet arasında çok derin bir güvensizlik uçurumu hakim.

Bu tabloyla, devletin zirvesine hakim olan bu güvensizlik havası ile herhangi bir ülkeye karşı etkili bir baskı politikası uygulanabilir mi? Uygulanmaya kalkışılsa bu ne kadar sonuç verir?

DİĞER YENİ YAZILAR