IMF’siz çözüm yok gibi...

Haberin Devamı

Önlem paketi ve IMF konusunda ayak sürümenin bedeli giderek ağırlaşıyor. Hükümet ekonomide yaşanmakta olan sorunu muhtemelen borsa ve döviz kuru hareketlerinden ibaret sanıyor ancak sorun onun çok ötesinde.

Önlemler geciktikçe, sorunun daha da derinleşeceği, çözümün daha da güç ve sancılı olacağı da belli.

Acaba hükümet bugün Türk ekonomisinin nasıl bir sorunla karşı karşıya olduğunu net olarak göremiyor mu? Durumu, yaşanmakta olan sorunun nedenlerini, gelişmelerin yakın vadede Türk ekonomisini nasıl bir anaforun içine sürükleyebileceğine bürokratik kadronun gördüğüne hiç kuşku yok. Fakat acaba bu siyasi iradeye, daha doğrusu Başbakan Erdoğan’a tam olarak anlatılamıyor mu?

Herkesin kuşkusu anlatılamadığı yönünde.

Çünkü Başbakan sorunu farklı noktalarda görüyor ve kriz konusunda hemen her ağzını açtığında bankaları suçluyor, bankalara sopa gösteriyor. Bugün bankalar, bazı kredileri geri çağırıyor, bazı firmalara yeni kredi vermekte geçmiş döneme göre daha cimri davranıyor olabilir. Ama en azından şimdilik ülkede bir kredi krizi yaşanmıyor. Krediler konusunda bir kaç ay öncesine göre çok daha muhafazakar ve seçici davranan bankaları suçlamak sistemin işleyişine haksızlık.

Hükümet acaba Merkez Bankası piyasayı TL likiditesine boğsa, faizleri düşürse, bankalar da bol keseden kredi dağıtsa işlerin düzeleceğini mi umuyor?

Belli ki Merkez Bankası üzerindeki baskı da ağırlaşıyor. İki hafta önce faizi indiren Merkez Bankası şimdi de piyasadan Hazine kağıdı alarak TL likiditesini arttırabileceğini ilan etti.

Piyasada bugün yaşanan TL likiditesi sıkışıklığı mı döviz likiditesi sıkışıklığı mı? Bunu elbette ki en iyi gören kurum Merkez Bankası. Ancak piyasadaki hareketlere bakıldığında döviz likiditesinin birinci öncelik olduğu anlaşılıyor. Döviz likiditesini rahatlatmak için de bazı adımlar attı Merkez Bankası ama belli ki önümüzdeki dönemde daha köklü bir başka uygulamaya geçilecek. Bankaların döviz mevduatları karşılığında Merkez Bankası nezdinde tuttukları karşılıkların bir bölümü serbest bırakılacak. Eğer karşılık oranı 5 puan düşürülürse bankaların kasasına yaklaşık 8-8,5 milyar dolar girecek. Ama Merkez Bankası’nın döviz rezervi de aynı oranda küçülecek.

Peki bunlar ekonomideki sorunları çözmeye yetecek mi?

Hayır.

Çünkü Türk ekonomisinin bugün yaşamaya başladığı ve 2009’un ilk aylarından itibaren etkisini daha da ağırlaştıracak olan asıl sorun dış kaynak girişi.

Türkiye’nin 2009 yılına ilişkin dış finansman açığının en iyimser tahminle 30-35 milyar dolar olacağı hesaplanıyor. Döviz piyasasındaki stresin ana kaynağı bu. Reel sektördeki kaygının nedenlerinden biri de bu.

Bu kaygıyı giderebilmenin yolu 25 - 30 milyar dolarlık bir dış kaynağın ortaya konabilmesinden geçiyor. En azından bugünkü küresel koşullarda bunun da tek adresi var: IMF.

Hükümet “ümüğümüzü sıktırmayız” diye boşa zaman kaybediyor. Ve kaybedilen zaman faturayı büyütmekten başka bir işe yaramıyor. IMF ile kuvvetli bir mali desteğe dayalı anlaşma yapılmadan alınan ufak tefek önlemlerin etkisi de aşınıyor, zayıflıyor.

DİĞER YENİ YAZILAR