İktidarla devlet kurumları arasındaki çatışma şiddetleniyor

Türkiye yıllardan beri koalisyon hükümetlerinden çok çekti; koalisyon hükümetlerinin yarattığı siyasal istikrarsızlığın ekonomik ve sosyal faturaları çok ağır oldu

Haberin Devamı

Türkiye yıllardan beri koalisyon hükümetlerinden çok çekti; koalisyon hükümetlerinin yarattığı siyasal istikrarsızlığın ekonomik ve sosyal faturaları çok ağır oldu.

Şimdi 4 yılı aşkın süredir Türkiye’de tek başına bir çoğunluk iktidarı var. Bu tek başına iktidar sayesinde Türkiye önemli kazanımlar elde etti. Ekonomik sorunların önemli ölçüde üstesinden gelindi. Buna hiç kuşku yok. Ancak bu durum acaba genel algılamaya uygun bir siyasi istikrar getirdi mi ülkeye?

Ankara’daki genel manzaraya bakıldığında, işlerin o kadar da iç açıcı yürüdüğünü söylemek güç. Devlet kurumları ile hükümet arasında inanılmaz bir iktidar mücadelesi yaşanıyor...

Manzara şu:
* Askerle, TSK ile hükümet arasındaki ilişki düzeni anayasal çerçevede öngörüldüğü biçimde yürütülmeye çalışılıyor. Sözde sorun çıkmıyor ama TSK ile hükümet arasında tam bir uyum ve güven olduğu söylenebilir mi? Aksine derin bir güvensizlik ortamı hakim. Buna ilişkin yakın zamanda yaşanan çarpıcı örnekler var. Örneğin Kıbrıs’la ilgili liman krizi, Lokmacı Kapısı krizi, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Kuzey Iraklı Kürt liderlerle görüşülüp görüşülemeyeceğine ilişkin sözlerinin kişisel mi kurumsal mı olduğu tartışması...

Hükümet-Genelkurmay ilişkisinin olması gereken noktada olmadığını gösteren örnekler uzatılabilir...

* Bir başka anayasal devlet kurumu YÖK. YÖK’le hükümet ilişkilerini yazmaya gerek yok. Neredeyse haftada ortalama bir kriz ve çatışma yaşanıyor. İmam hatip meselesinden, türbana, yeni üniversite kurulmasından, rektör atamalarına kadar yüksek öğretimle ilgili hemen her konuda çatışma var. YÖK Başkanı ile Başbakan arasında en ufak bir medeni diyalog, insani ilişki yok...

* Ve son günlerde iyice tırmanan başka bir gerilim hükümetle yüksek yargı arasında. Yargının en üst organlarından biri olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile hükümet neredeyse mahkemelik olmak üzere.

Çünkü Yargıtay’da 23 üyelik, Danıştay’da da 9 üyelik aylardan beri boş. Bu üyeliklerin seçimi konusunda hükümetle kurul arasında uzlaşmaya varılamadığı için aylardan beri bir gerilim yaşanıyor. En son dün itibariyle toplanan Kurul, Adalet Bakanlığı Müsteşarı toplantıya katılmayınca seçimi yine yapamadı ve ipler koptu. Kurul, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir kararla Müsteşar hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunma yoluna gidiyor.

Evet, Ankara’da hükümetle anayasal devlet kurumları arasındaki manzara bu; örtülü değil, adeta açık bir sürtüşme, çatışma yaşanıyor.

Ve bu noktada Cumhurbaşkanının anayasal görev ve yetkileri akla gelebilir, ki en önemlisi Anayasa’nın 104. maddesinde yer alan “devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir” hükmü. Ancak daha da vahim olan bu uyumu gözetecek olan makam yani Cumhurbaşkanı ile hükümet ilişkilerinde. Asıl çatışma, asıl gerilim hükümetle cumhurbaşkanı arasında yaşanıyor bugün...

İşte yeni cumhurbaşkanı seçiminin arifesinde Ankara’daki manzara bu. Devlet organları ile hükümet arasında adeta iç savaş yaşanıyor ama siyasi istikrar tam...

DİĞER YENİ YAZILAR