Hükümetin bir bildiği mi var?

Haberin Devamı

TÜSİAD, Odalar Birliği, İşveren sendikaları, işçi sendikaları, esnaf ve çiftçi örgütleri aylardır krize karşı önlem alınması için çağrı yapıyor. Sanayiciler, “artık beklemeye tahammülümüz kalmadı” diye feryat ediyor. Ama hükümet, Başbakan Tayyip Erdoğan gayet sakin, kendinden emin, hala “hamdolsun iyiyiz” tavrında.

Acaba yurtiçinde ve yurtdışında IMF dahil hiç kimsenin bilmediği, kavrayamadığı bir şey var da, onu sadece Erdoğan biliyor, başka hiç kimse göremiyor, bilemiyor mu?

Çok ilginç... Yaşanan gelişmeler küresel krizin etkilerinin Türk ekonomisini günden güne daha ağır biçimde sarstığını gösteriyor. Açıklanan bütün resmi veriler ekonominin kötüleştiğini, gidişatın son derece moral bozucu olduğunu ortaya koyuyor.

Ama hükümet ve Başbakan çok sakin.

Acaba neden?

Üç gün önce TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) sanayi kesimi üretim verilerini açıkladı. Aralık ayında imalat sanayii üretimi yüzde 20 azalmış. 2008 yaz aylarında başlayan sanayideki üretim düşüşü, her ay artan oranda devam ediyor, kronikleşiyor.

Önceki gün de Ocak ayına ilişkin kapasite kullanım oranları açıklandı. O rakamlar da gösteriyor ki, üretim düşüşü devam edecek. Çünkü Ocak ayında sanayide kapasite kullanım oranı geçen yıla göre yüzde 16,5 oranında düşmüş ve 63,8’e inmiş.

Türkiye bu ölçüde uzun süreli üretim düşüşünü ve kapasite kullanım oranının yüzde 63’e indiği bir dönemi 30 yıldan beri yaşamıyor. Sanayideki üretim düşüşü ve kapasite kullanımındaki kronik düşüklük en son 1980 yılında görülmüştü. Ki o yıllar Türkiye’nin sadece ekonomik değil siyasal ve sosyal açıdan da kriz yıllarıydı.

O nedenle bugünkü durumu herhalde kimse 1979, 1980’lerle kıyaslamıyor, kıyaslamayacak da. Fakat özellikle sanayide yaşanan ağır darboğaz ne yazık ki o yılları akla getiriyor.

1980 sonrası dönemde de Türk ekonomisi bazı krizler yaşadı, sanayide üretim kayıpları yaşadı, ödemeler dengesinde sıkıntıları oldu ama bugün karşı karşıya olunan durum hepsinden daha ağır.

Sadece bu hafta içinde açıklanan resmi veriler bile durumun ne kadar vahim bir noktaya doğru gitmekte olduğunu göstermeye yetiyor.

TÜİK’in sanayi sektörüne ilişkin verilerinin yanısıra yine önceki gün Merkez Bankası ödemeler dengesi tablosunu açıkladı. Tablo tehlike sinyali vermiyor; bas bas bağırıyor “bu gidiş tehlikeli” diye. Yıllık bazda 41 milyar dolar olan cari işlemler açığı, Aralık ayında 3 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Geçmiş aylarda görülen 5-6 milyar dolarlık açıklara göre elbette bir iyileşme var. Bu açıdan olumlu bir gelişme var.

Ama olumlu olmayan çok kritik bir başka unsur var o tabloda. Türkiye cari açığı artık eskisi gibi finanse edemiyor.

Yılın son çeyreğine kadar cari hesaptaki açık, sermaye ve finans hesaplarındaki fazla ile çok rahat karşılanabiliyordu. Ekim ayından itibaren Türkiye’ye giren sermaye çıkandan daha düşük. 2008’in son çeyreğinde sermaye dengesi 11 milyar dolar açık vermiş. Yani Türkiye borçlandığından daha fazlasını dışarıya ödemiş. Bu da Merkez Bankası’nın döviz rezervleri için ciddi bir tehdit.

Bütçe sonuçları ayrı bir felaket. Harcamalar yüzde 15 artarken, vergi gelirleri krizin doğal bir sonucu olarak yüzde 2,4 oranında azalmış durumda.

Özetle risk ve tehditler çok fazla ama hükümet gayet rahat. IMF yayınlarında da belirtildiği gibi krize karşı önlem paketi açıklamayan tek G-20 ülkesi olma konumuyla adeta övünüyor Erdoğan. Sanki krize meydan okuyor...

Acaba Erdoğan herkesin gördüğünden çok farklı bir ekonomi tablosu mu görüyor? Ya da sürpriz bir planı mı var?

DİĞER YENİ YAZILAR