Hükümetin akılcı stratejisi sonuç aldı...

Hükümetin akılcı stratejisi sonuç aldı...Rahmetli Turgut Özal bundan 18 yıl önce AB'ye tam üyelik başvurusunun yapıldığı gün bugünleri görerek Türkiye'yi bekleyen süreci şu sözlerle özetlemişti: "Uzun, ince bir yola girdik. Dikenli, taşlı bir yol..."

Haberin Devamı

Hükümetin akılcı stratejisi sonuç aldı...
Rahmetli Turgut Özal bundan 18 yıl önce AB'ye tam üyelik başvurusunun yapıldığı gün bugünleri görerek Türkiye'yi bekleyen süreci şu sözlerle özetlemişti: "Uzun, ince bir yola girdik. Dikenli, taşlı bir yol..."

Geçen 18 yılda Türkiye bu yolculukta çok önemli badireler atlattı. Çok önemli mesafe katetti, pek çok zorluğun üstesinden geldi.

Bu yolculukta dün akşam saatleri itibariyle çok kritik bir viraj daha aşıldı. Artık Türkiye gerçek anlamda AB kulvarına girmiş durumda. Ancak yolculuğun bundan sonrası da hiç kolay değil. Bu aşamadan sonra da pek çok pürüzle, pek çok sıkıntıyla karşılaşacak Türkiye.

Zaten bugüne kadarki her kritik süreçte ipler koptu kopuyor noktasına gelindi. Her seferinde kriz son anda çözüldü.

Örneğin adaylığın verildiği Aralık 1999 Helsinki zirvesi...Tam üyelik müzakerelerinin 3 Ekim 2005'te başlamasına ilişkin 17 Aralık 2004 kararı...

Bütün bu zirvelerde tıpkı dün olduğu gibi kriz son anda aşıldı.

Bu sefer çok daha zorlu bir süreç yaşadı ilişkiler. Umutların tükenmeye yüz tuttuğu bir sırada, kelimenin tam anlamıyla son anda aşılabildi kriz ve katılım müzakerelerinin başlaması garanti altına alınabildi.

Hakkını teslim etmek gerekir ki bu son krizi Tayyip Erdoğan hükümeti çok iyi yönetti. Erken davranıp AB ile özellikle de Türkiye'nin tam üyeliğine çok sert direniş gösteren Avusturya ile polemiğe girmedi. Son ana kadar AB'deki krizin tarafı olmamaya, sorunun AB'nin iç sorunu, 24 AB üyesi ülke ile yine AB üyesi Avusturya arasında kalmasını sağladı. Avusturya'yı oyun bozan durumuna düşürdü.

Her kafadan değişik ses çıkmadı hükümet ve bürokrasiden. Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, gayet soğukkanlı, son derece net, tutarlı bir diplomasi trafiği ile sonuca gitmeyi başardılar.

Başbakanlık yerine AKP Genel Merkezi
Özetle bu krizi iyi yönetti hükümet. Ancak dün akşam saatlerinde yaşanan tablo işin özünü değil ama en azından görüntüsünü bozacak nitelikte.

Dün akşam saatlerine kadar Dışişleri Bakanlığı'ndan yürütülen girişimler birden bire iktidar partisi AKP'nin genel merkezine kaydı.

Efendim Başbakan, bakanlarla ve parti yöneticileriyle toplantı yapacakmış...

Yaptı da...
"Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli medeniyet projesi", "ulusal dava", "devlet politikası" diye adlandırılan Avrupa Birliği çalışmalan o saatten itibaren görüntü olarak parti çalışmasına indirgendi.

Dışişleri bürokratları AKP genel merkezine taşınmaya başladı. Telefon diplomasisinin merkez üssü AKP Genel Merkezi'ne kaydı.

AB Dönem Başkanı İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Peter Westmacott, hükümete mesaj getireceğini bildirince AKP Genel Merkezi'ne davet edildi ve görüşme burada gerçekleşti.

Bütün dünyanın dikkatlerinin Ankara'ya çevrildiği bir sırada, Türkiye için hayati önem taşıyan bu ulusal proje konusundaki kritik görüşmelerin yapıldığı kritik kararların verildiği yer parti merkezi mi olmalıydı?

Değil Türkiye'nin geleceği açısından hayati önem taşıyan AB konusu, hiçbir devlet işi parti merkezlerine taşınmamak, parti işleriyle devlet ve hükümet işleri birbirlerine karıştırılmamalıydı.

Başbakanlık Binası ne güne duruyor...

DİĞER YENİ YAZILAR